26 Mart seçimlerinin değerlendirmesi

26 Mart’ta dört eyalette gerceklestirilen eyalet ve yerel secimlerde en cok dikkati ceken, secimlere katilim oraninin düsük gerceklesmesi oldu. Örnegin Baden-Württemberg’te Meclisteki salt cogunlugu kilpayi kaciran CDU, secimlerde oy kullanmayan secmenler de gözönünde tutulursa, oylarin sadece yüzde 23’ünü aldi. Rheinland-Pfalz’da ise salt cogunlugu elde eden SPD’nin aldigi oy orani da, 2005’teki federal meclis secimleriyle karsilastirildiginda yüzde 43 oraninda geriledi.
Bu gercekler isiginda dört eyalette ortaya cikan secim sonuclarini, her iki partinin de yaptigi gibi „Secmen Berlin’deki büyük koalisyona destek verdi“ seklinde degerlendirmek dogruyu ifade etmez. Tam tersine secmen, bu politikalara destek vermedigini secimlere katilmayarak göstermistir. Özellikle CDU’nun vicdan testi gibi dislayici ve önyargilari körükleyici secim calismalarina Baden-Württemberg’teki her dört secmenden ücünün prim vermemesi, bence olumlu olarak dergerlendirilmesi gereken bir sonuctur.
Sol Parti.PDS ya da WASG olarak secmenin koalisyon ortaklarinin sosyal adalete ters düsen politikalarina gösterdigi bu tepkisini partimize kanalize edememis olmamiz elbette üzücü. Ancak Baden-Württemberg ve Rheinland-Pfalz eyaletlerinde yüzde bes barajini asamamiz olsak da, aldigimiz oy oranlarinin ileriye dönük olarak olumlu sinyaller icerdigini düsünüyorum. Hessen ve Saksonya-Anhalt eyaletlerinde elde ettigimiz basarilar da bunu dogruluyor. Bugün meclislerde yer alip almadigimizdan bagimsiz olarak, sosyal muhalefet hareketi icinde yer alma anlayisimiz sürecek. Sosyal hareketin sesi, gözü ve kulagi olmaya hem Federal Meclis’te, hem de bu eyaletlerde sürdürecegiz. Özellestirmelere, isten atmalara, sosyal hak gasplarina, egitim ve saglik alanindaki kisitlamalara, savaslara karsi mücadele icinde yer almaya devam ederek bu harekete güc verecegiz.