8 Mart Emekçi Kadınlar Günü Etkinliği
Merhaba,
isterseniz Almanya’da yasayan göcmen kökenli kadinlarin somut durumuna girmeden önce, nasil bir dünyada yasadigimiza, Almanya’daki ekonomik ve toplumsal yasam kosullarinin nasil olduguna bir bakalim:
Yeralti ve yerüstü zenginliklerinin sosyal olarak adaletli dagitilmadigi bir dünyada yasiyoruz.
Bir kac örnek:
Dünyadaki kaynaklarin beste dördü, dünyanin nüfusunun altida birinin elinde.
1,3 milyar insanin günlük geliri 1 dolarin altinda. Yaklasik 850 milyon insan aclik cekiyor ve hergün 24 bin insan acliktan ölüyor.
Öte yandan en büyük bes tekelin geliri, 182 ülkenin yillik gelirinden daha fazla.
Bill Gates’in serveti o kadar yüksek ki; dünyadaki en zengin 18 devlet bir yana birakilirsa, hicbir ülke bu kadar zengin degil. Amerikan ExxonMobil tekelinin yillik geliri, Norvec’in gayrisafi milli hasilasindan (Bruttosozialprodukt), DaimlerChrysler’in yillik geliri ise Filipinler’in ekonomik gücünün yarisindan fazla.
Bu esitsizliklerden kadinlar daha fazla etkileniyor. Örnegin dünya capinda toplam calisma saatinin yaridan fazlasini kadinlar gerceklestiriyor; yoksulluk sinirinin altinda yasayanlarin yüzde 70’i kadin. Dünyadaki özel mülkiyetin sadece yüzde beslik bölümü kadinlara ait.
Birde Almanya’ya bakalim:
Almanya, dünyadaki en zengin ülkelerden biri. Almanya’daki özel servetin tutari 4 trilyon (bu rakami yazmak icin 4’ten sonra 12 adet sifir kullanmaniz gerekiyor) euroya ulasiyor. Nüfusun en zengin yüzde birlik bölümü, bu servetin yüzde 80’ine sahip. Bu özel servete, yüzde beslik bir servet vergisi getirilse devlet kasasina yilda 100 milyar euro girer. Bu para ise, Almanya’daki 4,4 milyon Hartz 4 yardimi alan insanin 4 yillik toplam gelirine esit. Alman tekeller gelirlerini son iki yilda ikiye katladi. Borsa’daki en büyük 30 tekel, 2006 yilinda hissedarlarina 21 milyar euro kar dagitti. Calisanlarin reel ücretleri ise, artmak bir kenara son 15 yilda yüzde bir geriledi.
Ve tabii ki bu esitsizliklerden Almanya’daki kadinlar da daha fazla etkileniyor. Almanya’da düşük ücret sektörü kadınların elinde. Düşük ücretli işlerde tam gün çalışanların üçte ikisi kadın. Genç, vasıfsız ve göçmen kadınların bu durumdan en fazla etkilenmesi kimseyi şaşırtmıyor. Almanya’da emekçilerin yüzde 21’i düşük ücretli işlerde çalışıyor. Mini işler ve haftalık çalışma süresinin 20 saatin altında olduğu işlerin ço»u düşük ücretli işler ve buralarda çalışanların ezici ço»unluğunu kadınlar oluşturmakta. Örnek verecek olursak doktor yardımcılarının yüzde 98,5’i kadın, yüzde 1,5’i erkek. Berberlerin yüzde 80’i kadın, yüzde 20’si erkek.
Dedigim gibi, bu esitsizliklerden göcmenler, ve özel olarak da göcmen kadinlar cok daha fazla etkileniyor. Bütün konusmami istatistik bilgilere bogmak istemiyorum, ama anlasilir olmak adina bir kac örnek daha vereyim:
2003 yili verilerine göre, yoksulluk siniri altinda yasayan göcmen kadinlarin orani yüzde 24 (Almanlarda yüzde 8). Cocugunu tek basina yetistiren ve bu yüzden sosyal yardima muhtac olan kadinlarin orani yüzde 26,3. Ilk ve orta ögrenim göcmen kökenli kiz ögrenciler daha basarili olmalarina ragmen, meslet egitimi ve yüksek ögrenimde erkeklerin gerisine düsüyorlar.
Buraya kadar, dünya ve Almanya’daki ekonomik durumu gösteren bir tablo cizdim ve kadinlarin bu tablodaki yerlerini aciklamaya calistim. Simdi yasadigimiz durum bu iken, hükümetin ne islerle ugrastigina bakalim. Acaba büyük cogunlugu burada durumlarini anlattigimiz secmenler tarafindan secilen partiler cözüm üretiyor mu? Yoksa dertlere care olma yerine yeni dertler mi aciyor basimiza? Iki gün önce, Cuma günü Federal Meclis’te bazi kararlar alindi, yeni yasalar cikarildi. Bu kararlarin en önemli üc tanesini birlikte inceleyelim:
Bunlardan birincisi, emeklilik yasinin 67’ye cikarilmasiyla ilgiliydi. Hükümet ortaklarinin oylariyla emeklilik yasi 67’ye cikarildi. Sol Parti, Yesiller ve FDP karsi oy kullandi. Yesiller ve FDP emeklilik yasinin artirilmasina aslinda karsi cikmiyor. Hatta kendileri de bu yönde yasa tasarilari hazirladi. Ama kendi tasarilarina sahip ciktiklari icin, hükümetin önerisine karsi ciktilar. Yani kisacasi sunu gördük. Bugün 60 yasina gelen insanlarin önemli bir bölümü issiz ve calisamaz durumda olmalarina ragmen, emeklilik maaslari insanlari gecindiremez durumda olmasina ragmen böyle bir yasayi el birligiyle cikardilar. Calisanlarin gözlerinin icine baka baka, onlarla dalga gecercesine “size is gösteremiyoruz, ama siz buna ragmen emekli olmak icin daha fazla bekleyin” dediler. Buna samimi bir sekilde karsi cikan tek biz olduk.
Ikinci oylama, Alman Tornado ucaklarinin Afganistan’a gönderilmesiyle ilgiliydi. Dünyanin dört bir kösesine asker gönderen, dis politikasini giderek askerilestiren Almanya, Sol Parti’nin disindaki bütün partilerin oylariyla Afganistan’a ucak gönderme karari aldi. Yapilan kamuoyu yoklamalari, halkin yüzde 77’sinin buna karsi ciktigini göstermesine ragmen bu karar alindi. Egitime, sagliga, issizlikle mücadeleye geldiginde “para yok” diyen hükümet, yeni savaslar icin, askeri harcamalar icin para bulabildigini bir kez daha gösterdi.
Ücüncü oylama ise, Entsendegesetz yasasiyla ilgiliydi. Bircogunuz biliyorsunuzdur; insaat iskolunda gecerli olan bu yasa calisma kosullarini ve ücretleri düzenliyor ve ödenecek asgari ücreti belirliyor. Önceki gün kabul edilen degisiklikle bu yasa bundan sonra bina temizlik iskolunda da gecerli olacak. Calisanlarin haklarini korudugunu, bu yüzden bu yasayi cikarttigini söyleyen hükümet ikiyüzlü davraniyor. Bu yasa degisikligini yapiyor ama, öte yandan Sol Parti’nin sendikalarla birlikte talep ettigi asgari ücrete karsi cikiyor. Bu yüzden bircok iskolunda insanlar aldiklar 3-5 euroluk saat ücretleriyle, karinlarini doyuramadan, ailelerinin gecimini temin edemeden calisiyorlar.
Evet, bir yanda saydigimiz, bircogunuzun hayatini zehir eden, bogusmak zorunda oldugumuz sorunlar. Öbür yanda, bu sorunlara cözüm getirmeyen, göz boyamaya yarayan, yeni dertlere yol acan hükümet kararlari.
Bu durum bizim yeni karsilastigimiz bir durum degil. Almanya’da isciler ve emekciler, onlarin ayrilmaz bir parcasi olan göcmenler bu politikalari cok yakindan taniyorlar. Ayrica bir de göcmen olduklari icin ayrimci, dislayici politikalardan nasiplerini fazlasiyla aliyorlar. Bunu her zaman oldugu gibi bu 8 Mart’ta da bir kez daha her birlikte gördük.
Türban, zorla evlendirme, namus cinayeti ve aile içi şiddetle ilgili genelleştirmeler yapıliyor. Ardindan göçmen kadınları kurtarmak adına yasalar sertleştiriliyor ve cezai yaptırımların arttırılması gündeme getiriliyor.
Bircogunuz takip etmissinizdir: evlenerek Almanya’ya gelecek esler icin bir dizi zorluklar gündeme getirildi. Evlilik yaşının 18 olarak belirlenmesi ve evlenerek geleceklerin ülkelerinde Almanca ö»renmesi üzerine kamuoyu oluşturuluyor. Buna gerekce olarak da, “zorla evlendirmeleri engelleyecegiz” yalanini ileri sürüyorlar. Daha gectigimiz Carsamba günü Aile Komisyonu’nun yaptigi toplanti, onlarin derdinin göcmen kadinlara destek vermek olmadigini acik bir sekilde gösterdi. Cünkü bu toplantida zorla evlendirme magduru kadinlarin yasal haklarinin genisletilmesi yönündeki talebimiz, hükümet partileri tarafindan reddedildi, hazirlanan yasa tasarisi geri cevrildi.
Göçmen kadınların eşit haklarla yaşama katılması, yaptırımlarla, yasaların sertleştirilmesiyle olmaz. Bunun icin, dil kurslarının yaygınlaştırılması, eşlerinden bağımsız oturma ve çalışma izni almaları, eğitim ve meslek ö»renme olanaklarının artırılması, insanca yaşama olanağına kavuşacak şekilde istihdam edilmeleri gerekir. Ben partimle beraber bunun icin çalışmalar sürdürmekteyim.
Ancak bizim bu cabalarimizin tek basina sorunlarimizi cözmeye yetmeyeceginin de bilincindeyim. Bugün yapmamiz gereken, hep birlikte sorunlarimiza sahip cikip, cözümü icin harekete gecmektir. Göçmen kadınların da sorunları sadece göçmen köşesinden değil, Almanya’da yaşayan tüm kadınların bakışıyla görebilmesi ve hak elde etme mücadelesine katılması için çaba harcanması gerekir.
Bu nedenle sizleri sendikaların ve partimin başlattığı asgari ücret kampanyasına katılmaya çağırıyorum. Türkiyeli emekçilerin, kadınların bu sorunlar karşısında yapması gereken tek şey yerli ve diğer uluslardan emekçilerle birlikte mücadele etmesidir. Bu nedenle sizleri, kısıtlamalara, ayrımcılı»a ve önyargılara karşı güçlerimizi birleştirmeye, geleceğimiz için, insanca bir yaşam için birlikte mücadele etmeye çağırıyorum.
Kadınlar, bundan tam 150 yıl önce insanca yaşayabilmek için canları pahasına mücadele ederek bize bu günü bıraktılar. Sadece yakınmakla sorunların çözülmeyeceğini, harekete geçmek gerektiğini gösterdiler. Bu ruhla tüm kadınların toplum içinde hak ettikleri yere kavuşmaları için hepinizin kadınlar gününü kutluyorum.