Ajanda 2010’un 5. yılında 1 Mayıs
„Devlet yardımlarını kısacağız, bireylerden daha fazla sorumluluk ve randıman talep edeceğiz.” Bundan beş yıl önce, 14 Mart 2003 tarihinde dönemin başbakanı Gerhard Schröder, Ajanda 2010’un hayata geçirileceğini bu sözlerle kamuoyuna açıkladı. Geride bıraktığımız beş yıllık döneme baktığımızda, Ajanda 2010 aracılığıyla Almanya’da sosyal devlete karşı en kapsamlı saldırının gerçekleştirilmiş olduğunu görüyoruz. O dönem Federal Hükümette bulunan SPD ve Yeşiller’in yanısıra muhalefetteki Hıristiyan Birlik Partileri ve FDP tarafından elbirliğiyle kararlaştırılan ve uygulamaya konulan Ajanda 2010, beş yıldır Almanya’da çalışanlara, işsizlere, gençlere, emeklilere ve toplumun diğer emekçi kesimlerine yaşamı zehir ediyor.
Ajanda 2010’u hayata geçiren SPD-Yeşiller hükümeti, sosyal haklara karşı gerçekleştirdiği saldırılarına daha önceden başlamıştı. Daha do»rusuö 1998’de Hıristizan.lıberal koalisyon hükümetinin bıraktığı yerden işi devraldı. 2000 yılında sermaye sahiplerine sağladığı vergi kolaylıkları sayesinde, zenginlerin ödediği vergilerin yılda ortalama 7 milyar euro azalması sağlandı. Bu uygulamayla tekellere ve toplumdaki en zengin bir avuç azınlı»a yeni vergi kolaylıkları getirilirken, Nokia, Siemens, Telekom gibi tekellere bir yandan teşvik primleri ödendi. Diğer yanda bu tekellerin yüzmilyonlarca euro kar yapmasına rağmen işçileri soka»a atmalarına seyirci kalındı.
Öte yandan yaşamını emeğiyle ve alınteriyle sürdürmeye çalışanlara kapsamlı hak gaspları reva görüldü. Sağlık alanında 10 euroluk vizite ücreti ve özelleştirmeler, emeklilik sisteminde özelleştirmeler, işsizlere Hartz 4 uygulaması bu kapsamda yürürlü»e girdi. Çalışanlar üzerindeki baskılar artırılarak, düşük ücretli ve sosyal güvencesiz iş sektörünün genişlemesinin yolu açıldı.
Bugün alkışlanarak göklere çıkarılan Ajanda 2010’un en büyük ‘başarısı’, gelir dağılımındaki uçurumu derinleştirmesinde yatıyor. Sosyal haklara topyekün saldırı anlamına gelen bu uygulamaların kısa bir bilançosunu çıkaralım:
Sosyal adaletin ortadan kaldırılmasında, Ajanda 2010 önemli bir katkı sağladı. Nüfusun yüzde 10’luk kesimi servetin üçte ikisini elinde bulundururken, nüfusun üçte ikisi servetten pay alamıyor.
7 Milyon insan, Hartz 4 yardımına muhtaç. Bir işi olmasına rağmen ek olarak sosyal yardıma muhtaç olanların sayısı 1,3 milyona çıktı. 2,5 milyon çocuk yoksulluk sınırının altında. 1 Euroluk işlerde çalışanların sayısı, güvencesiz ve düşük ücretli işlerde çalışanların, kiralık işçilerin sayısı gibi giderek artıyor. 2004-2006 yıllarında emekli maaşlarına zam yapılmadı. Geçtiğimiz yıl ve 2008’de yapılan zamlar ise enflasyonun çok altında ve emeklilere yaşamı zehir ediyor. Emeklilik yaş sınırı 67’ye çıkarıldı. Sağlık sistemindeki katkı payları ve özelleştirmeler giderek artırıldı.
İşçilerin, işsizlerin, gençlerin, kadınların ve emeklilerin yaşamını zindan eden bu uygulamaların örnekleri çoğaltılabilir. Hangi ad takılırsa takılsın, bu karar ve uygulamalardan en fazla etkilenenlerin başında göçmen kökenli işçiler, işsizler, gençler, kadınlar ve emekliler geliyor. Ancak bu gelişmelere dur demek için yola çıkanların sayısı da her geçen gün arttı. Nokia veya AEG işçileri fabrikalarının kapatılmasını engellemek için yerli.göçmen, kadın-erkek demeden tek yürek oldular. Kamu çalışanları, postane işçileri haklarını korumak ve yaşanılır ücret talebiyle greve çıktılar veya hazırlanıyorlar. Daha iyi çalışma koşulları, daha fazla ücret, insan onuruna yaraşır koşullar u»runa verilen çabalar güçleniyor.
Bu mücadelenin doruk noktalarından biri de hiç kuşkusuz bu yılki 1 Mayıs kutlamaları olacak. Yerlisi göçmeniyle, kadını erkeğiyle, genci yaşlısıyla işçiler, emekçiler bu birlik, dayanışma ve mücadele gününde alanları dolduracaklar. Sosyal hak gasplarına karşı çıktıklarını, ürettikleri zenginliklerden daha fazla pay almak istediklerini bir kez daha 1 Mayıs alanlarından haykıracaklar. Hangi tablo, ‘göçmenler entegrasyonu istemiyor’ diyerek ayrımcılığı kışkırtanlara, ‘Biz bu toplumun ayrılmaz parçasıyız’ diyerek 1 Mayıs kutlamalarına katılacak olan göçmenlerin ortaya koyacağı tablodan daha anlamlı, daha güzel bir yanıt verilebilir mi?