Alman Ordusu Bosna’dan çekilsin – uluslararası hukuka uyulsun

Değerli Başkan! Çok Değerli Hanımefendiler ve Beyefendiler! Zamanın BM-Genel Sekreteri Pérez de Cuéllar, Dışişleri Bakanı Genscher’e yönelttiği 14 Aralık 1991 tarihli yazısı ile alıntı yapıyorum: „erken ve selektif bir resmi tanıma bu hassas bölgelerde çatışmanın genişlemesine neden olacaktır“ diye uyarmaktadır ve, „böyle bir gelişmenin tüm Balkanlar için ağır sonuçları olabilir …“ şeklinde sözlerine devam etmektedir.
Alman dışişleri politikasının daha sonra Balkanlarda hangi yüzkarası rolü oynadığını ve maalesef oynamaya devam ettiğini biliyoruz. Federal hükümetin dilekçesinde de bu politikaya devam edilmektedir. SPD-dilekçesinde ise şöyle deniyor – alıntı yapıyorum:
Amerika Birleşik Devletleri ve AB’nin Republika Srpska’daki sorumluları, ayrılmanın neden olacağı feci sonuçlara karşı uyarmaları gerekmektedir.
Kendilerine, „Bravo!“ diye haykırmak geliyor insanın içinden! Birdenbire, devletler hukukunu yeniden kesfetmişler demekki. Fakat görüntüye aldanmamak gerekir.
(SOL PARTİ’den alkış)
Kırmızı- Yeşil’den sonra şimdiki federal hükümet bu noktada maalesef birbirlerinden hiç farklı değiller. Devletler hukukunu ancak işlerine geldiği zaman keşfediyorlar. Jugoslavya’yı parçalanmaktan kurtarmak için hiçbir şey yaptınız mı?
(Michael Brand (CDU/CSU): Saldırıların geldiği yer Belgrad idi! – Kerstin Müller (Köln) (BİRLİK 90/YEŞİLLER): Bu kadar da olmaz!)
Yugoslavya’ya karşı, devletler hukukuna aykırı bir savaş yürütmediniz mi? Ve Kosova’nın tek taraflı bağımsızlık ilanını resmi olarak tanıyarak barut fıçısı Balkanlara yeni bir fitil atan siz değil miydiniz? Açtığınız kapılardan başkaları geçince de yakınıyorsunuz şimdi.
(SOL PARTİ’den alkış)
Ve şimdiki federal hükümetin, devletler hukukuna uygun bir politika yapması, Bosna Hersek’teki birliktelik açısından bir şeyleri harekete geçirirdi;
(Kerstin Müller (Köln) (BİRLİK 90/YEŞİLLER): “Althea“!)
Balkanlarda Alman askerleri bunu geçmişte yapmadıkları gibi gelecekte de yapmayacaklar. Tartışmadan da anlaşıldığı gibi sizler, “Althea“-Askeri Harekatı’nın samimi bir bilançosunu da çıkarmaya pek gönüllü değilsiniz aslında. Burada kendinize sistematik bir şekilde, amacı askeri harekatı meşrulaştırmak olan sahte bir dünya kuruyorsunuz.
(FDP’den bir ses: Ancak SOL PARTİ’nin sahte dünyaları vardır!)
Stiftung Wissenschaft und Politik (Bilim ve Siyaset Vakfı) tarafından şimdiye kadar gerçekleşen AB-askeri ve polis harekatlarının bilançosuna dair yapılan son araştırmada, Dayton sonrası Bosna’daki durumun ender olarak 2009 yılındaki kadar çetrefilli ve gergin olduğunu ifade edenlerin sayısının arttığı söylenmektedir. Size soruyorum: Bu mudur, Bosna’da bu askeri misyonun sürdürülmesinin gerekçesi olacak olumlu sonuç? Araştırmayı yapanlar, bu çatışmanın ne siyasi ne ekonomik ne de askeri baskı ile çözülebileceğini tesbit ederken haklı değiller mi? AB- askeri harekatı – sizin mantığınızı temel alsak bile – olumlu hiç ama hiç bir şeye yol açmadı. Tam tersine, Bosna Hersek’te gerçekten sürdürülebilir sivil ve sosyal bir yeniden yapılanmanın gerçekleşmesini engellemeye katkıda bulundu.
(Dr. Rainer Stinner (FDP): Saçma!)
Gerçekleri olduğu gibi görmek zorundayız. Bunlar arasında, tüm Almanya federal hükümetlerinin Dayton sonrası Bosna Hersek’te de neoliberal bir ekonomi düzeninin kabul ettirilmesine destek olduğu da bulunmaktadır.
(SOL PARTİ’den alkış CDU/CSU ve FDP ile SPD ve BİRLİK 90/YEŞİLLER Milletvekilleri’nden alkış – SPD’den ses: Kimmiş burda, sahte dünyada yaşayan?)
Dayton-Anlaşması’nın ekine bir bakın. Kamu mülkiyetinin özelleştirilmesi ve dolayısıyla çarçur edilmesi gündemin en başında geliyordu.
(Marieluise Beck (Bremen) (BİRLİK 90/YEŞİLLER): Rus oligarkları ne oluyor, sevgili Dagdelen Hanım? Thomas Oppermann (SPD): Rus oligarklarına da bir şeyler söylesenize!)
Fakat beklenilen Batılı yatırımcılar güvenlik durumundan ötürü tereddütte kaldılar. Böylece özelleştirmede en başta, savaş sonrası yerinde yeterince sermaye sahibi olanlar zenginleştiler. Yani, ekonomi, siyaset ve suç eksenli ağları, yoksullaşmış nüfusun günümüzde tek sosyal ağını oluşturan ve etnik – milliyetçi şiddeti temel alan girişimciler.
Duymak istemezsiniz tabii : Böyle barış olmaz. Sosyal yapıları yok edip, insanları milliyetçilerin kollarına iterek.
(SOL PARTİ’den alkış)
Ve hukuk devleti konusunda da düpedüz başarısız oldunuz. Yüksek Temsilci kararname ile hukuku belirliyor ve bu da, sömürge yönetiminin tüm özelliklerini taşıyan AB-himayesi altında bir devletle karşı karşıya olmamız anlamına geliyor.
(SOL PARTİ’den alkış – FDP’den itiraz)
Bunun hoşunuza gitmeyeceği belli.
Yerel polis teşkilatının NATO ve AB tarafından kurulma, eğitim alma ve denetlenme süreci devam ediyor. Ve bağımsız kaynaklara göre Bosna Hersek’teki halk geçtiğimiz yıl bu polisten şimdiye dek hiç olmadığı kadar şikayetçi imiş. Bu da sizin bilançonuzun bir parçası.
İzninizle konuşmamı, bunun sizler önünde muhtemelen hiçbir faydasının olmayacağını bilmeme rağmen bir ça»rıda bulunarak bitirmek istiyorum: Misyonu başarısızlıkla sonuçlanan Almanya Federal Ordusunu geri çekin! Politika yapmaya dönün! Emperyalist oyunlarınızdan vazgeçin!
(CDU/CSU ve FDP’den itiraz Michael Brand (CDU/CSU): Kaç kere gittiniz bu bahsettiğiniz ülkeye?)
Devletler hukukuna nihayet yine saygı gösterin! Alman dış politikasının barış politikası olabilmesi için demokrasi, sosyal ve hukuk devleti ilkelerini Alman dış politikasının en üst ölçütleri haline getirin!
Çok teşekkürler.
(Sol Parti’den alkış Hermann Gröhe (CDU/CSU): Burası Varşova Antlaşması mı? )