Alternatifler üreten kesimlerin uyum zirvesine katılmaları istenmedi

1. Uyum Zirvesi’ni nasil degerlendiriyorsunuz?

Uyum konusunun Almanya tarihinde ilk kez üst düzey bir toplantida ele alinmasi elbette ilk bakista güzel bir düsünce. Ancak zirveyi ele alinis ve hazirlanis tarzindan, ya da islenecek konularin ve davet edilecek kisi ve kurumlarin belirlenmesinden bagimsiz degerlendirmek elbette mümkün degil. Bu konularda ayni iyimserligi gösteremeyiz. Herseyden önce zirvede tartisilacak konulara dört saat ayrilmasi en büyük eksikliklerden birisi. Öte yandan zirvedeki tartismalarin cercevesini cizecegi belirtilen bir dizi taslak var. Basina sizdirilan haberlere göre Federal Hükümet, zirveye katilanlarin destegiyle ortak karar haline getirilmesi planlanan bir karar tasarisini hazirlamis durumda. Gectigimiz Cuma günü Federal Konsey de, benzeri bir önergeyi karar altina. Böylece, vatandasliga gecmek isteyenlerin kurs ve sinavlara tabi tutulmasi, uyum saglamayanlara yaptirim uygulanmasi gibi talepleri iceren bu önerge ile hem tartismanin cercevesini, hem de cikacak sonuclari öncesinden belirlemek icin gerekli önlemler alindi.

Hazirlik asamasinda bir sir gibi sakli tutulan davetliler listesinin ayrintilari da yavas yavas aciklandikca, hükümet politikalarini elestirerek alternatifler üreten kesimlerin zirveye katilmalarinin istenmedigi, farkli önerilerde bulunabilecek kesimlerin ise etkisiz kilinmasinin hedeflendigi iyice görülmeye baslandi.

Tüm bu gelismeler zirveye yönelik olumlu beklentiler icinde olmanin yanlis olacagini gösteriyor. Daha iyi bir hazirlik süreci; cikacak sonucu öncesinden belirlenmemis bir tartisma; elestiri, öneri ve talepleriyle bu tartismanin teminati olacak bir bilesim elbette cok daha yararli olurdu.

2. Yıllardan beri göçmenlerden uyum talep ediliyor. Bu alanda arzulanan düzeyde olmamızın nedenleri nelerdir?

Bugün Almanya’da 15 milyonu askin göcmen kökenli yasiyor. Bunlarin yaklasik yarisi hala hukuksal acidan yabanci statüsünde tutuluyor. Öncesini bir yana birakirsak, Federal Almanya’ya isci göcü 50 yillik bir tarihe sahip ve kisa bir süre öncesine kadar, resmi politika bu ülkenin bir göc ülkesi oldugu gercegini bile kabul etmemekte diretiyordu. Federal Hükümet’in ilk yabancilar Danismani olan Heinz Kühn, 1979 yilinda yayimladigi bir memorandum ile izlenen yabancilar politikasini elestirmis ve bir dizi öneri ve talepte bulunmustu. O dönem dogan bir cocuk bugün neredeyse 30 yasinda ve hala anne-babasinin 30 yil önce yasadigi sorunlarla bogusmak zorunda.

Dönemin etkin politikacilarindan CDU’lu Alfred Dregger, “yabancilar farkli bir kültüre sahip olduklari icin entegre olmak istemiyorlar, olamiyorlar” diyordu. Görüldügü gibi, sadece sorunlar özünde degismeden sürmekle kalmyor. Sorunlari derinlestiren, cözüm üretmeyen politikacilarin kendi sorumluluklarini gizlemek ve yürürlükteki yasalari sertlestirmek üzere ileri sürdügü gerekceler de günümüze dek süregelmis.

Sorunuzda da belirttiginiz gibi, bu tartisma son yillarda, özellikle de CDU/CSD-SPD koalisyon hükümetinin kurulmasindan bu yana gündemin ilk siralarindan düsmedi. Bu tartismanin ekseninde ise, „göcmenler uyum istemiyor“, „dinsel ve kültürel farkliliklar uyumu engelliyor“ seklinde iddialar ve suclamalar yer aldi. Bu iddialara karsi getirilen cözüm önerilerini ise, “uyumu yaptirimlarla zorunlu hale getirecegiz; uyum saglayamayan da cezasina katlanir” ifadesiyle özetlemek mümkün.

Herseyden önce bu yaklasima karsi cikmak gerekiyor. Bu yaklasimin ortaya cikardigi tüm engellere ve zorluklara ragmen, söz konusu sürecte göcmenlerin önemli ölcüde bu ülkenin sosyal, ekonomik, siyasal ve kültürel yasaminin bir parcasi haline geldiklerini görmek gerekiyor. Bu konuda arzulanan noktada degilsek, bunun baslica sorumlusunun göcmenlerin isteksizlikleri degil, tersine onlara gerekli hukuksal, sosyal ve ekonomik olanaklari sunmayan, aradan gecen onca yila ragmen esitsizlikleri sürdüren politikalar oldugunu görmek gerekiyor. Bunun son örnegini bugün dil ögrenimi konusunda yasiyoruz. Bir yanda “Almanca ögrenmek uyumun anahtaridir; Almanca ögrenmeyenlere yaptirim uygulansin” diyenler, bugün kurslar icin ayrilan bütcede kisitlama yapiyorlar.

Görülmesi gereken, ama gündeme getirilmeyen diger bir etken de, göcmenlerin geldikleri ve bugün de sosyal-ekonomik iliskilerini sürdürdükleri ülkelerin bu sürecte oynadigi roldür. Bu ülkelerin uyumu tesvik eden degil, kendi ekonomik-siyasal cikarlarini gözeterek ice kapanma egilimini destekleyen bir rol oynadiklari görülmeli.

Simdi yapildigi gibi tüm bu etkenler bir yana birakilip aba altindan sopa göstererek, “uyum saglamayana yaptirim uygulayacagiz” diyerek bir yere varilmasi mümkün degil. Cözüm üretme adina getirilen bu tarz öneriler, 30 yil sonra da benzeri sorunlarin tartisilmasina, yeni uyum zirvelerinde yeni ve daha sert yaptirimlar üzerinde tartisilmasina yol acacaktir.

3. Bu sorunlar nasıl aşılabilir?

Bu sorunlarin asilmasinin önündeki en büyük engellerin basinda, hukuksal esitzlik geliyor. Göcmenlerin hukuksal, toplumsal, siyasal, ekonomik ve kültürel yasama katilmalarinin yolu, esit haklar saglamaktan geciyor. Bunun icin de vatandasliga gecisi kolaylastiran düzenlemelere ihtiyac var. Sol Parti.PDS, bu konuda bir önerge vererek gerekli girisimlerde bulundu.

Göcmenler, sahip olduklari hukuksal statü nedeniyle elbette bir cok özgül sorunla karsi karsiya. Bu nedenle egitim, calisma yasami, konut politikasi, saglik, emeklilik gibi bircok alandaki özgül sorunlarin cözümü icin özgül cözümler, projeler, düzenlemeler üretmek gerekiyor. Aydinlatma ve bilgilendirme calismalari, dostluklari güclendiren kampanyalar ve projeler, göcmen cocuklarinin ve velilerin Almanca ögrenmelerini saglayacak, egitim ve calisma yasamindaki sans esitsizligini giderecek düzenleme ve uygulamalar kadar önemli.

Ancak genel sorunlardan bagimsiz ve soyutlanmis bir “entegrasyon politikasi” da, istediginiz kadar iyi niyetli olun, cözümü saglamayacaktir. Sosyal haklari gaspedip adaletsizligi derinlestiren, egitim ve saglik alaninda özellestirmelerle bu haklara emekciler icin lüks haline getiren, issizlik mücadele adina tekellere yeni olanaklar, issizlere is yeni kisitlama ve yaptirimlar getiren bir politika devam ettigi sürece, göcmenlerin sorunlari da sürecektir. Cünkü bu sorunlar ayni zamanda toplumsal kökenlerden bagimsiz degildir. Dolayisiyla bütcesini silahlanmaya degil, egitim ve sagliga ayiran, sosyal adaleti tesis eden bir politika, en iyi “entegrasyon politikasi” olacaktir.

4. Göçmen örgütlerinin görevleri nelerdir?

Gündemdeki tartismalar, ortak yasami olumsuz etkiledi. Önyargilar, güvensizlikler, suclamalar yayilarak yerli kamuoyu üzerinde yaratilan etkinin yanisira, göcmenlerde de “dislanmislik”, “istenmiyor olma” duygulari gelistirildi. Herseyden önce verilen bu zararlari onaran bir ortam yaratmak, göcmenlerin bu toplumun bir parcasi olduklarini kabul etmek ve ona göre bir politika üretmek gerekiyor.

Göcmen örgütlerinin de soyut bir “entegrasyon” talebine endekslenmis, kendilerini bu alanda sinirlayan projelerden kurtarmasi gerekiyor. Bu ülkede süren sosyal ve ekonomik mücadelelere göcmenlerin daha ileri düzeyde katilmalarini saglamak icin calismalari gerekiyor. Ayrica onlara düsen diger önemli bir görev de, sanirim, geldikleri ülkelerin izledigi politikalarin, uyumu engelleyen ve ice kapanma egilimini güclendiren etkilerine karsi mücadele etmektir.