»Gerçek anlamda bir muhalefetin eksikliği söz konusu«
Muhafazakar hükümet partisi AKP, Türkiye’de yerel seçimlerden, ülke çapında elde ettiği yüzde 45,5’lik oy oranıyla en güçlü parti olarak çıktı. Oysa geçtiğimiz yıl İstanbul’da yaşanan kitlesel gösterilerin ardından, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın partisinden duyulan hoşnutsuzluğun, sadece Kürt bölgelerinde değil, Türkiye’nin batısında da giderek arttığı izlenimi do»muştu. Siz böylesi bir başarıyı bekliyor muydunuz?
Sevim Dagdelen: Samimi olmak gerekirse, evet. Bu gelişmenin yaşanacağı kaygısını taşıyordum. AKP rejimi, Türk medyasının neredeyse tümünü denetimi altına almış durumda. Türkiye’deki, özellikle de kırsal kesimdeki insanlar, kesintisiz bir propaganda ve tek yanlı bir bilgilendirme ile karşı karşıya. İnsanları ço»u partilere güvenmiyor. Onların gözünde bütün partiler yolsuzlu»a bulaşmış durumda. Ama AKP’nin en azından, yolsuzluk yapsa bile, bir parça olsun herkesin yararına çalışan bir parti olduğuna inanıyorlar. AKP’nin, ondan önceki bütün diğer hükümet partilerinden biraz daha az beceriksiz olduğunu düşünüyorlar. Yaptığım sohbetlerde insanlar bana sık sık, gerçi AKP’yi ideolojik açıdan iyi bulmadıklarını, ama örneğin sağlık alanında herkesin hizmetlerden yararlanmasını sağladığı için bu partiyi desteklediklerini söylüyorlar. Öte yandan, neoliberalizm ve ülkenin talan edilmesi karşısında kendi önerilerini ortaya koyabilen gerçek anlamda bir muhalefetin eksik olması da söz konusu. Ana muhalefet partisi CHP, inandırıcılı»a sahip bir alternatif değil. Çünkü sorunların ardındaki toplumsal nedenleri gündeme getirmiyor ve kendisi de neoliberal bir çizgi izliyor. E»er Türkiye’de, bu toplumsal perspektifi çalışmalarının merkezine yerleştirmiş kalıcı bir sol güç yer edinemeyecek olursa, korkarım AKP daha fazla güç kazanacaktır.
Seçimlerde ne tür usulsüzlükler yaşandı?
İlgili mercilere 1.400’ün üzerinde itiraz yapıldı. Yaşanan tuhaf elektrik kesintileri nedeniyle oylar mum ışığında sayılmak zorunda kaldı. Bir çok yerde, seçim sandıklarının başında polisler bekliyordu. Ayrıca Ankara gibi, mücadelenin sert geçt»i bölgelerde, belediye başkanlıklarını kıl payı oy farklarıyla AKP’li adayların kazanması da, akıllara bir takım kötü şeyler getiriyor.
Batı Avrupa’da, insan hakları örgütlerinin temsilcileri, avukatlar ve sürgündeki Kürtlerin derneklerinin üyelerinin katıldığı seçim gözlemci heyetleri oluşturuldu. Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkiları (AGİT), Türkiye’nin AB’ye üye olmak istemesine rağmen müdahil olmaktan kaçınıyor. Sizce AGİT’in seçim gözlemci heyetleri göndermesi do»ru olmaz mıydı?
Elbette. AGİT’in seçimler konusunda tek bir yorumda dahil bulunmamış olması, bu kurumda da bir taraf tutma yaklaşımının olduğunu bir kez daha gösterdi. Türkiye gibi NATO üyesi bir ülkeye, bu askeri ittifak dışındaki ülkelerden daha farklı kıstasların uygulandığı görülüyor.
Seçimlerde yaşanan usulsüzlükler, AKP’nin Kürt bölgelerinde de oylarını kısmen artırmış olmasını açıklayan yeterli bir neden olabilir mi?
Hayır, seçim sonuçlarını tek başına usulsüzlüklerle açıklayamayız. AKP’nin metropoller dışında, özellikle de İç ve Do»u Anadolu’da oyların büyük ço»unluğunu elde etmiş olmasında başka nedenler de etkili olmuştur. Bunların başında da, muhalefetin zayıflığı, sosyal medyaya ulaşımın engellenmesi ve basının kamuoyunu tek taraflı bilgilendirmesi geliyor. Ama elbette Erdoğan’ın izlediği politikayı da burada saymak gerekir. Borçlanarak finansmanı sağlanmış bir ekonomik gelişme sayesinde insanları kendi safına çekmeyi başardığı da görülmeli.
Öte yandan, Erdoğan ve işbirlikçileriyle, kısa bir süre öncesine kadar müttefiki olan Fethullah Gülen ve tarikatının, özellikle Do»u bölgelerinde serptiği islamlaştırma tohumlarının yeşermeye başladığı konusunda bir izlenim do»muş durumda. Ama hem Batı’daki, hem de Do»u’daki (Kürtler’in çekirdek bölgeleri bir kenarda tutulursa) tablo birbirine benziyor. AKP şimdi Antalya’yı da kazandı. Ayrıca AKP’li adaylar, Trabzon ve Erzurum’da da başarılı oldular. Buralarda, Batı ile Do»u arasında bir fark yok.
Diyarbakır gibi büyük Kürt belediyelerinde yönetimde olan Barış ve Demokrasi Partisi (BDP), uyguladığı kadın-erkek kotası ve homofobi karşıtı tutumu ile, kırsal bölgeler için fazla ça»daş bir tutum mu sergiledi? Yoksa kötü sosyal koşullardan bu parti de mi sorumlu tutuluyor?
BDP Kürt bölgelerinde esas itibarıyla iyi sonuçlar elde etti. Bunun dışında, insanların sosyal ihtiyaçları karşısında nasıl bir tutum takınılacağı sorusuna verilecek cevap, gelecek açısından belirleyici bir rol oynayacak.
Sol Parti Federal Meclis Grubu Uluslararası İlişkiler Sözcüsü Sevim Dagdelen’in, Türkiye’deki yerel seçimlerde ortaya çıkan usulsüzlükler ve Erdoğan’ın AKP’sinin elde ettiği başarılar hakkındaki görüşleri