Başa takılan örtü değil, kafanın içindekiler önemli
Öncelikle şunu belirtmekte yarar var: Almanya’da özellikle son yıllarda uyum konusunda yapılan tartışmalara hakim olan bir yaklaşım var. Göçmenlerin topluma uyum sağlama adına kendi paylarına düşen sorumluluklarını yerine getirmedikleri ileri sürülüyor. Buradan hareketle, gerekli adımları atmaları için bir dizi yaptırımların uygulanması gerektiği sonucuna varılıyor ve bu yönde akla-hayale gelmeyecek öneriler ve talepler dile getiriliyor. Ben ilk başta buna karşı çıkılması gerektiğini düşünüyorum. Uyum gibi toplumsal bir olgu, gerekli toplumsal, siyasal ve hukuksal koşulları yaratılmadığı sürece cezai yaptırımlarla, tehditlerle veya ça»rılarla gerçekleşmez. Uyumun sağlanabilmesi için, topluma uyum sağlamasını istediğiniz kesimlere eşit hakları sağlamanız gerekir. Bu olmadığı sürece, çalışma yaşamında, eğitim alanında, toplumsal yaşamın bütün diğer alanlarında dışlayıcı bir politika uygulayarak, eşit hakları ve katılım şansını sağlamadığınız sürece, kendi payınıza düşen sorumluluğu yerine getirmemiş olursunuz. Şimdi gündeme getirilen başörtüsü konusunu da, daha önce gündeme getirilmiş diger sayısız öneriyi de bu çerçevede ele almak gerekir.
Bu ülkede başörtüsü taşıyan, buna rağmen topluma uyum sağlamış olduğunu gördüğümüz sayısız göçmen kadın vardır. Aynı şekilde başörtüsü taşımayan, ama eğitimde, çalışma yaşamında fırsat eşitliği tanınmadığı için toplumsal yaşamın dışına itilmiş, yani uyum sağlayamayan sayısız göçmen kadın var. Yani tartışmayı başörtüsü konusu ekseninde sürdürmek hiçbir yarar getirmez. Uyum sağlamış olmanın derecesi, başörtüsü taşınıp taşınmadığıyla ölçülemez. Başörtüsünün farz mı yoksa sünnet mi olduğu tartışmasını da konunun uzmanlarına bırakıyorum.
Diğer bir konu da, burada sadece kadınlar gündem konusu yapılıyor. Başörtüsü takmayan müslüman göçmen erkeklerin uyum derecesini nasil ölçecekler, merak ediyorum do»rusu. Onlardan da bıyıklarını-sakallarını kesmeleri veya saçlarını sarıya boyatmaları mı istenecek acaba?
Herşeyden önce göçmenlere eşit siyasal-sosyal hakların tanınması gerekir. Dini inançlarının gereklerini ne ölçüde yerine getirdikleri, nasıl bir yorumla dini inançlarını yaşadıkları insanların özel yaşamlarının bir parçasıdır. Buna siyasi müdahalenin do»ru olmadığını düsünüyorum. Göçmen çocuklarının okuldaki başarı oranları düşükse, meslek eğitim yeri bulamayan göçmen gençlerin oranı iki kat fazlaysa, göçmenler işsizlikten iki kat daha fazla etkileniyorsa, yoksulluk bu insanları pençesine almış, geleceklerini karartmışsa, önce bu sonuca yol açan politikanın sorgulanması gerekir. Ben bu sorunların çözüldüğü oranda, başörtüsü gibi konuların da gündemden düşeceğine inaniyorum.