Bir baska entegrasyon

Gectigimiz Subat ayi icinde baslattigim bir girisimle, 26 Mart’ta dört eyalette gerceklestirilen eyalet ve yerel secimlerinde göcmenlerin secim calismalarina malzeme yapilmak istendiklerine dikkat cekmis, ve bir ortak cagri cikarilmasina öncülük etmistim. Aralarinda ver.di ve GEW (Egitim ve Bilim Sendikasi) sendikalarinin baskanlarinin, Prof. Christoph Butterwegge ve Prof. Yasemin Karakasoglu gibi bilim insanlarinin, Göcmen Kadinlar Birligi ve DIDF gibi kuruluslarin, Renan Demirkan ve Peter Sodann gibi sinema oyuncularinin, Memet Kilic ve Ralf Gössner gibi hukukcularin da bulundugu 450’ye yakin kisi ve kurulus, “Göcmenlerin sirtindan secim kampanyasi sürdürülmesin!” baslikli bu cagriyi imzaladilar. Özellikle yil basinda vicdan testini uygulamaya sokan Baden-Württemberg ve secimlerden iki hafta önce Vatandaslik testi önerisini gündeme getiren Hessen eyaletlerindeki secim kampanyalari, bu cagrinin ne kadar hakli oldugunu ortaya koydu.

Özellikle secimlerden önceki son bir kac haftaya konunun nasil damgasini vurdugunu su carpici örnegin cok güzel ortaya koydugunu düsünüyorum: Federal Meclis idaresinin milletvekillerine sundugu hizmetlerden birisi de, basin ajanslarinin haberlerini internet üzerinden dakika dakika gecmesidir. Böylece milltevekillerinin en son gelismelerden aninda haberdar olmalari saglanir. Hergün binlerce haberin elde edilebilecegi bu hizmetin arsivine girerek, o gün belli bir konuda cikmis haberlere ulasmak da mümkündür. Ben de bu olanagi zamanim oraninda degerlendirmeye calisirim. Secimlerden önce aksam saatlerinde bu internet sayfasina girip, arama maskesine örnegin “yabanci” kelimesini yazarak arsiv taramasini baslattigimda günde ortalama 70-100 arasinda haber karsima cikiyordu. Yani bir gün boyunca “yabancilar politikasi” ve “entegrasyon” konusunda yapilan ortalama 70-100 aciklama, ajanslarin haberlerinde yerini aliyordu. Bu haberlerin büyük cogunlugunun yaklasan secimlerle baglantisinin oldugunu da özel olarak belirtmeye gerek yoktur herhalde. Secimlerin ertesi günü, yine ayni yöntemle arsiv taramasi yaptigimda bu sayinin 15’e düstügünü gördüm. Yani “yabancilar politikasi ve entegrasyon” konularinda politikacilarin yaptigi aciklamalarda bicakla kesilmis gibi bir düsüs yasandi.

Yanlis anlayislara meydan vermemek icin, burada bir parantez acip su vurguyu yapmakta yarar var: Vicdan testi, vatandaslik testi, göc yasasinin sertlestirilmesi ve benzeri konular ekseninde sürdürülen tartismalarin tek amaci, elbette sadece göcmenleri secimlere malzeme yapmak degildi. Bu tartismalar ve gündeme getirilen ayrimci uygulamalar bir yanda irkci önyargilar beslerken, göcmenler cephesinde de ice kapanma egilimini derinlestiren bir etki oynadi. Böylece bir yanda bu ülkede degisik ulus ve dinlerden insanlarin ortak yasaminin önüne yeni engeller cikarildi. Diger yanda bu sayede emeklilik yasinin 67’ye yükseltilmesi, Hartz 4 yasasinin sertlestirilmesi, katma deger vergisinin yüzde 19’a cikarilmasi, egitimde özellestirmelere gidilmesi gibi sosyal esitsizligi derinlestiren yeni uygulamalar hasiralti edilmeye calisildi. Basbakan Merkel’in secimlerden iki gün sonra bir aciklama yaparak, saglik alaninda dargelirlilerin sirtindaki yükü artiracak yeni bir uygulamayi baslatmayi planlamasini da ayni kategoride degerlendirmek gerekir.

26 Mart secimlerinden cikarilmasi gereken en önemli sonuclardan birisi, bütün bu cabalara ragmen, secmenlerin bu politikaya destek vermemis olmalaridir. Her ne kadar politikacilar yaptiklari aciklamalarda, secim sonuclarinin Federal Hükümeti olusturan koalisyon partilerine duyulan güvenin ifadesi oldugunu iddia etseler de, secim sonuclarinin analizi farkli bir degerlendirmeyi zorunlu kiliyor. Herseyden önce secime katilim oranindaki düsüs, bu iddianin dogru olmadigini gösteriyor. Örnegin Baden-Württemberg’te eyalet meclisinde salt cogunlugu kilpayi kaciran CDU, secimlerde oy kullanmayan secmenler de gözönünde tutulursa, oylarin sadece yüzde 23’ünü aldi. Rheinland-Pfalz’da ise salt cogunlugu elde eden SPD’nin aldigi oy orani da, 2005’teki federal meclis secimleriyle karsilastirildiginda yüzde 43 oraninda geriledi. Bu yüzden „Secmen Berlin’deki büyük koalisyona destek verdi“ iddiasi dogruyu ifade etmez. Tam tersine secmen, bu politikalara destek vermedigini secimlere katilmayarak göstermistir. Özellikle CDU’nun vicdan testi gibi dislayici ve önyargilari körükleyici secim calismalarina Baden-Württemberg’teki her dört secmenden ücünün prim vermemesi, bence olumlu olarak dergerlendirilmesi gereken bir sonuctur.

Sol Parti.PDS ya da WASG olarak, secmenin koalisyon ortaklarinin sosyal adalete ters düsen politikalarina gösterdigi bu tepkisini partimize kanalize edememis olmamiz elbette üzücü. Ancak Baden-Württemberg ve Rheinland-Pfalz eyaletlerinde yüzde bes barajini asamamis olsak da, aldigimiz oy oranlarinin ileriye dönük olarak olumlu sinyaller icerdigini düsünüyorum. Hessen ve Saksonya-Anhalt eyaletlerinde elde ettigimiz basarilar da bunu dogruluyor. Bugün meclislerde yer alip almamamizdan bagimsiz olarak, sosyal muhalefet hareketteki yerimizi alacagiz. Özellestirmelere, isten atmalara, sosyal hak gasplarina, egitim ve saglik alanindaki kisitlamalara, savaslara karsi mücadeleye katilarak güc verecegiz.

Secme-secilme hakkiniz olsun, ya da olmasin; buradan Realite’nin siz sevgili okuyucularina da cagrida bulunmak istiyorum: Yapilan sosyal kisitlamalara, sosyal esitsizligi derinlestiren uygulamalara, “Paran kadar egitim, paran kadar saglik” seklinde özetlenebilecek düzenlemelere karsi verilen mücadelelere katilalim; sendikalarin ve diger örgütlenmelerin icinde yer alarak haklarimizi savunalim. Fabrikalarinin kapatilmasina karsi mücadele eden Esslingen’deki Panasonic iscilerinin eylem cadirlarinda, iki aydir grevde olan ver.di üyesi kamu emekcilerinin gösterilerinde, ulusal ve dini köken ayrimi yapmadan yanyana hareket edenlerin en güzel entegrasyon örneklerini verdiklerine inaniyorum. Gelin, bu örnekleri hep birlikte cogaltalim. Bu birliktelik bizi güclü kilacaktir. Göcmenlerin yasamin her alaninda esit haklara sahip olmalarinin yolu da buradan geciyor.