Da» bir kez daha fare do»urdu
4. Uyum Zirvesi’nin katılımcısı olarak, çıkarılması gereken sonucu özetleyecek olursak, maalesef bir kez daha hayal kırıklığına u»radığımı belirtmek durumundayım. Bundan önceki zirverlere de katılmıştım. Bir kez daha hayal kırıklığına u»radım; çünkü Federal Hükümet, öncekilerde olduğu bu zirvede de sadece sembollerle ve durumu kurtarmaya hizmet eden tablolar yaratmakla meşgul oldu. Almanya’da göçmenlerin maruz kaldığı ayrımcılıkların hafifletilmesi veya giderilmesi konusunda en ufak bir ilerleme sağlanmadı. Bundan üç yılı aşkın bir süre önce Ulusal Uyum Planı karar altına alınmıştı. Bu planda tavsiye niteliğinde 400 ayrı önlem sıralanmış, eyaletler ve sivil toplum kuruluşları bir dizi yükümlülükler üstlenmişti. Biz Sol Parti olarak o dönem hiçbir bağlayıcılığı bulunmayan bu planı eleştirmiştik. 4. Uyum Zirvesi’nde başlıca sonuç olarak, sözkonusu planın Ulusal Eylem Planı’na dönüştürülmesi karar altına alındı. Ancak bu eylem planının da bir yasal bağlayıcılığı yok. Buna karşılık hükümet iki hafta önce aldığı bir kararla, yeni yaptırımlara yasal bağlayıcılık kazandırdı. Buna göre sözümona zorla evlendirmelerle ve sahte evliliklerle mücadele adı altında evlilik süresi iki yıldan üç yıla uzatılıyor ve aile içi şiddete maruz kalan kadınlar bir yıl daha fazla bu şiddetin pençesinde bırakılıyor. Yanısıra uyum kurslarına katılmayanlara uygulanması öngörülen yürürlükteki yönetmelikler sertleştiriliyor.
Uyum Zirvesi bende paralel bir dünyada yaşandığı izlenimini uyandırdı. Başbakanlık Dairesi’nde yaşanan bu paralel dünyada dostane ve olgulara bağlı kalınan konuşmalar yapıldı. Oysa gerçek dünyada, son aylarda yaşanan tartışmalarda özellikle hükümet üyesi politikacılar göçmenlere suçlamalarda bulundukları konuşmalar yapıyordu, göçmen karşıtı bir ortam yaratıldı. Federal Hükümet artık semboller üretmeye bir son vermeli ve bir an önce göçmenlerin maruz kaldığı dışlama ve ayrımcılı»a son verecek somut adımlar atmalıdır.
Sorunlar ortada, çözüm yok
Sol Parti olarak bu alanda savunduğumuz talepler biliniyor.Bu bağlamda göçmenlerin çalışma yaşamında entegrasyonu için somut adımlar atılması gerekiyor. Göçmen gençlerin meslek eğitim alanındaki sorunlarının çözümünün yolu, bu alandaki diğer genel sorunlarda olduğu gibi yeni meslek eğitim yerlerinin sağlanmasından geçmektedir. Bunun için meslek eğitim olanağı sunmayan işverenlerin finanse ettiği bir fon yaratılmalı, bu kaynakla meslek eğitim yerleri yaratılmalıdır. Özellikle göçmen kökenli işçilerin ortalamanın üzerinde istihdam edildiği güvencesiz işler engellenmeli, çalışanların yeterli düzeyde gelir kazanmalarını sağlayacak asgari ücret uygulamasına geçilmelidir.
Zirvede, göçmenlere yönelik çok sayıda talep formüle eden hükümetin diğer yanda birçok alanda kısıtlamaya gitmesi eleştirildi. Örneğin çocuk yuvalarında eğitim için ayrılan 400 milyon euronun yetersiz olduğuna dikkat çekildi ve miktarın artırılması talep edildi. Belediyeler Birliği Başkanı Petra Roth, ‘Sosyal Kent’ projesi için ayrılan bütçenin tasarruf politikalarına kurban edildiğini ifade ederek, bu kararın geri alınmasını istedi. Bankalara, nükleer enerji lobilerine yüzmilyarlarca euro hediye eden hükümet, çocuklarımızın geleceği için sade 400 milyon euro ayırıyorsa, izlenen politikanın yanlışlığı ortadadır.
Aynı şekilde her fırsatta uyum kurslarının önemine vurgu yapan hükümet, bu alanda da yeterli kaynak ayırmıyor. Zirvede vaat edilen 2015 yılına dek herkesin uyum kurslarından yararlanabileceği iddiası, bu durumda tek bir hedef güdüyor: “Uyum kurslarına gitmeyenleri cezalandıracağız” tehditleriyle sürdürülen tartışmaların gölgesinde bugün kurslara kaydolan 20 bin göçmenin maddi yetersizlikler nedeniyle bekleme listesine alındığı gerçeğini gizlemek.
Gelecek döneme ertelenen diğer bir önlem de, yurtdışında kazanılmış ö»retim ve meslek eğitimi diplomalarının tanınması konusunda oldu. Sol Parti olarak üçbuçuk yıl önce gündeme getirdiğimiz bu konuda bugüne dek tek bir somut adım atılmamış olması, hükümetin izlediği ikiyüzlü politikaların en somut göstergesi olmuştur. Şimdi bu sorunla bo»uşanların sadece küçük bir bölümünü kapsayan yeni bir yasa tasarısı gündeme getirilerek, bu adım da büyük başarı olarak pazarlanmaya çalışılıyor. Bu yaklaşım hükümetin derdinin sorunları çözmek değil, tersine daha da derinleştirmek olduğunu bir kez daha belgelemektedir. Ayrımcılı»a, dışlamaya ve ırkçılı»a karşı alınması gereken önlemler hakkında bir tek cümle bile sarfedilmemiş olması, hükümetin bu yaklaşımını taçlandırmıştır.
Kısacası beklendiği üzere, 4. Uyum Zirvesi’nde de da» bir kez daha fare do»urmuştur. Bu tür sembolik zirvelerin, göçmenleri dışlama yerine onlara toplumsal katılım hakkı sağlayan akılcı bir uyum politikasının yerini tutmayacağı bir kez daha görülmüştür.