Demokrasi ve barış mücadelesinde yerimizi alalım

ABD’deki 11 Eylül saldırılarının yıldönümünü yaşadığımız ve Almanya’da da saldırı hazırlığında olduğu ileri sürülen kişilerin yakalandığı bugünlerde, terörle mücadele konusu yine gündemin ilk sıralarını işgal ediyor. Terörle mücadele adı altında anti-terör paketlerinin peşpeşe hazırlandığı, biometrik bilgiler içeren yeni kimliklerin çıkarıldığı, kişiye özel bilgileri koruyan yasaların gevşetildiği, telefonların dinlenmesi, internet bağlantılarının gözetim altında tutulması gibi konularda kimi yasaların çıkarıldığı veya yenilerinin planlandığı son dönemde demokratik hak ve özgürlükler sürekli tartışma konusu yapılıyor.

Adı geçen terör de, „islami terör“ olduğu için hak gasplarının merkezine genellikle göçmenler, özelde de müslüman ülkelerden gelen göçmenler yerleştiriliyor. Terörle mücadelede her yol mübah gösterilip, bu kesimlerin haklarına birbiri ardına kısıtlamalar getiriliyor. Sığınma ve yabancılar hukukunda yeni düzenlemeler yapılarak, bir yanda göçmenler bir bütün olarak potansiyel teröristmiş gibi gösteriliyor, haklarında kuşku yaratılmaya çalışılıyor ve ortak yaşama bu yolla darbe vuruluyor. Ancak o noktada kalınmıyor. Bir adim daha ileri gidilip, bir bütün olarak toplumu ilgilendiren, temel hak ve özgürlükleri kısıtlayan uygulamalar peşpeşe piyasaya sürülüyor.

Içpolitikada yaşanan bu gelişmeler, elbette Almanya’nın dışpolitikasında da yansımalarını buluyor. 11 Eylül saldırılarından sonra ABD önderliğinde Afganistan’a yönelik gerçekleştirilen saldırıda Almanya’nın da yer alması bunun örneklerinden sadece birisi. Federal Meclis önümüzdeki aylarda Alman ordusunun Afganistan’da konuşlandırılması konusunu ele alarak, ordu birliklerinin görev süresini uzatmaya hazırlanıyor. Bilindiği gibi bu saldırıya dayanak yapılan en önemli gerekçe, terörizmle mücadele olmuştu. Dönemin SPD’li Savunma Bakanı Struck, bu politikayı „Almanya’nın savunması Hindukuş’ta başlar“ şeklinde ifade etmişti. Afganistan’da terör yuvalarının dağıtılması, demokrasinin inşası, kadın ve insan haklarının tesis edimesi gibi gerekçelerle gerçekleştirilen bu müdahele, Almanya’nın dış politikasında giderek güçlenen militaristleşme yöneliminin önemli bir ayağını oluşturuyor.

Ancak bu müdahaleye dayanak yapılan hedeflere ulaşılmadığı, gelişmelerin gösterdiği gibi ulasılmasının da mümkün olmadığı bir gerçek. Yapılan kamuoyu yoklamaları, Almanya’da halkın büyük bir bölümünün, Alman ordusunun yabancı ülkelere gönderilmesine karşı olduğunu ortaya koyuyor.

Işte bu tartışmalar eşliğinde Afganistan’da barışa ulaşılmasının yolunun Alman ve diğer ülke askerlerinin bu ülkeden çekilmesinden geçtiğini, barış icin sivil girişimlerin desteklenmesi gerektiğini ifade eden 180’e yakın barış inisiyatifi, kitle örgütü, parti ve demokratik kuruluş, 15 Eylül, Cumartesi günü Berlin’de bir merkezi yürüyüş yapmaya hazırlanıyor. Bu gösteride Alman ordu birliklerinin Afganistan’dan çekilmesinin yanısıra demokratik hak gasplarına son verilmesi talebi de yüksek sesle dillendirilecek.

Bu ülkede yaşanan her türlü gelişmeden en az yerli halk kadar etkilenen göçmenlerin bu gösteride yer almalari, ortak talepler ve özlemler u»runa verilen ortak mücadelenin güçlenmesine büyük katkı sağlayacak ve en başta kendi demokratik haklarına sahip çıktıklarını göstermelerinin aracı olacaktır. Son yıllarda Almanya’da etnik ve dini farklılıklar üzerinden ayrımcı politikaların sertleştirilmesine, Müslüman inancından insanlara karşı sürdürülen demagojik kampanyalar eşliğinde, değişik uluslardan ve inançlardan insanlar arasında önyargılar körüklendiğine tanık oluyoruz. Bu yüzden 15 Eylül’de değişik inançlardan ve uluslardan insanların Berlin’de buluşarak, savaşın inançlar ve halklar arasında olmadığını, emperyalistlerin savaşı olduğunu ve bir avuç zengin için halkların katledilmesine karşı olduklarını haykırmalari daha büyük bir kazanıyor. Bu yürüyüşün Almanya’da yaşayan değişik uluslardan ve inançlardan emekçilerin dostluğunu ve birliğini güçlendireceğine inanıyorum. Bu nedenle Türkiyeli kökenli göçmenleri bu dostluğu geliştirmek ve Afganistan ve Ortado»u’daki insanlık dramının son bulması için düzenlenen yürüyüşe katılmaya çağırıyorum.

15 Eylül 2007’de. Berlin’de görüşmek üzere