Öncelikle göç politikası değişmeli
Almanya`da, cuma günü yapılacak ve göç ile entegrasyon konularını ele alacak olan `Uyum Zirvesi`ni gazetemize değerlendiren Sol Parti Meclis Grubu Göç ve Uyum Politikası Sözcüsü Sevim Dagdelen, uyum konusundakı sıkıntıların, hukuksal, sosyal ve ekonomik anlamda sürdürülen eşitsizlik politikalarından kaynaklandığını belirtti. Uyum Zirvesi`ni nasıl değerlendiriyorsunuz? Uyum konusunun, Almanya tarihinde ilk kez üst düzey bir toplantıda ele alınması elbette ilk bakışta olumlu bir düşünce. Ancak, zirveyi ele alış ve hazırlanış tarzından, ya da işlenecek konuların ve davet edilecek kişi ve kurumların belirlenmesinden bağımsız değerlendirmek elbette mümkün değil. Ayrıca hükümetin göç ve göçmenlere yönelik politikaları ve mevcut planları da hesaba katıldığında aynı iyimserliği göstermek mümkün değil. Federal Hükümet, zirveye katılanların desteğiyle ortak karar haline getirilmesi planlanan bir karar tasarısını hazırlamış durumda. Federal Konsey de, benzeri bir önergeyi karar altına aldı. Böylece, vatandaşlık isteyenlerin kurs ve sınavlara tabi tutulması, uyum sağlamayanlara yaptırım uygulanması gibi talepleri içeren önerge ile hem tartışmanın çerçevesini, hem de çıkacak sonuçları öncesinden belirlemek için gerekli önlemler alınmış görünüyor. Daha iyi bir hazırlık süreci, çıkacak sonucun öncesinden belirlenmediği bir tartışma, eleştiri, öneri ve talepleriyle bu tartışmanın teminatı olacak bir bileşim elbette daha yararlı olurdu. Entegrasyonun yetersiz olmasının nedenleri sizce neler? Bugün Almanya`da 15 milyonu aşkın göçmen yaşıyor. Bunların yaklaşık yarısı halen hukuksal açıdan `yabancı` statüsünde tutuluyor. Federal Almanya`ya işçi göçü 50 yıllık bir tarihe sahip ve kısa bir süre öncesine kadar, resmi politika bu ülkenin göç ülkesi olduğu gerçeği bile kabul edilmiyordu. Hükümetin, ilk Yabancılar Danışmanı olan Heinz Kühn, 1979 yılında yayımladığı bir tasarı ile izlenen yabancılar politikasını eleştirmişti. CDU`lu Alfred Dregger da, `Ya-bancılar, farklı kültürlerinden dolayı entegre olamıyorlar` demişti. O dönem doğan bir çocuk bugün neredeyse 30 yaşında ve halen 30 yıl önceki sorunlarla bo»uşmak zorunda. Görüldüğü gibi, sadece sorunlar değil, sorunları derinleştiren, çözüm üretmeyen politikacıların kendi sorumluluklarını gizlemek ve yürürlükteki yasaları sertleştirmek üzere ileri sürdüğü gerekçeler de günümüze dek süregelmiş. Bu tartışma son yıllarda, özellikle de CDU/CSD-SPD koalisyon hükümetinin kurulmasından bu yana gündemin ilk sıralarından düşmedi. Bu tartışmanın ana ekseninde ise, `Göçmenler uyum istemiyor` şeklindeki iddialar yer alıyor. Bunları öne sürenler haliyle, çözüm olarak, `Uyumu, yaptırımlarla zorunlu hale getireceğiz` gibi mesajlar veriyorlar. Bu yaklaşıma karşı çıkmak gerekiyor. Bu yaklaşımın ortaya çıkardığı tüm engellere ve zorluklara rağmen, söz konusu süreçte göçmenlerin önemli ölçüde bu ülkenin sosyal, ekonomik, siyasal ve kültürel yaşamının bir parçası haline geldiklerini görmek gerekiyor. Bu konuda arzulanan noktada değilsek, bunun başlıca nedeni göçmenlerin isteksizliği değil, tersine onlara gerekli hukuksal, sosyal ve ekonomik olanakları sunmayan, aradan geçen onca yıla rağmen eşitsizlikleri sürdüren politikalardır. Görülmesi gereken, ama gündeme getirilmeyen diğer bir etken de, göçmenlerin geldikleri ve bugün de sosyal-ekonomik ilişkilerini sürdürdükleri ülkelerin bu süreçte oynadığı roldür. Bu ülkelerin uyumu teşvik eden değil, kendi ekonomik-siyasal çıkarlarını gözeterek içe kapanma eğilimini destekleyen bir rol oynadıklarını söyleyebiliriz. Bunlar bir yana bırakılıp aba altından sopa göstererek, `Uyum sağlamayana yaptırım uygulayacağız` diyerek, bir yere varılması mümkün değil. Entegrasyonun hızlandırılması için neler yapılabilir? Bu sorunların aşılmasının önündeki en büyük engellerin başında, hukuksal eşitsizlik geliyor. Göçmenlerin hukuksal, toplumsal, siyasal, ekonomik ve kültürel yaşama katılmalarının yolu, eşit haklar edinmelerinden geçiyor. Bunun için ise, vatandaşlı»a geçişi kolaylaştıran düzenlemelere ihtiyaç var. Sol Parti, bu konuda bir önerge vererek gerekli girişimlerde bulundu. Göçmenler, sahip oldukları hukuksal statü nedeniyle elbette birçok özgül sorunla karşı karşıya. Bu nedenle eğitim, çalışma yaşamı, sağlık, emeklilik gibi birçok alandaki sorunların çözümü için projeler üretmek gerekiyor. Aydınlatma ve bilgilendirme çalışmaları, dostlukları güçlendiren kampanyalar da büyük önem taşıyor. Ancak genel sorunlardan bağımsız bir entegrasyon politikası da, çözüm sağlamayacaktır. Sosyal hakları gasp edip, adaletsizliği derinleştiren politikalar devam ettiği sürece, göçmenlerin sorunları da sürecektir. Çünkü göçmenlerin yaşadığı sorunlar, toplumsal problemlerden bağımsız değildir. Dolayısıyla bütçesini silahlanmaya değil, eğitim ve sağlı»a ayıran, sosyal adaleti tesis eden bir politika, en iyi entegrasyon politikası olacaktır.