Oy hakkının kazanılmasının tek yolu kamuoyu baskısından geçer
1- Çarşamba günü Federal Parlamento’da Sol Parti Meclis Grubu’nun başvurusu üzerine AB vatandaşı olmayan göçmenlerin yerel seçimlerde oy kullanmaları tartışıldı. Bu toplantıda partilerin tutumu nasıl oldu?
Kısaca şunu söyleyebiliriz: partiler genel olarak bu konuda yıllardır savundukları görüşlerini söylemde sürdürüyor. CDU/CSU dışındaki tüm gruplar bu haktan yana olduklarını söylüyor. Ancak AB vatandaşı olmayan göçmenlere yerel oy hakkı verilmesinin Anayasa değişikliği ile mümkün olduğuna işaret ediliyor ve bunun için gerekli üçte ikilik Federal Meclis ço»unluğunun bugün mevcut olmadığı belirtiliyor. Kısacası göç ve uyum politikası alanındaki genel tutumları, meclis grubumuzun bu konuda verdiği önergenin tartışılması sırasında da tekrarlandı.
2- Özellikle CDU/CSU, iki yıldır Almanya’nın bir göç ülkesi olduğunu sözde de olsa kabul ediyor. Ama yerel seçimlerde oy hakkı olmak üzere bir çok alanda düzenlemelere ise yanaşmıyor? Siz bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Burada bir çelişki yok aslında. CDU/CSU, inkar edilmesi mümkün olmayan bazı toplumsal gerçekleri söylemde benimser görünerek dışlayıcı-ayrımcı politikalarını sürdürüyor. Ancak Frankfurt veya Köln gibi bazı kentlerde, CDU’lu büyükşehir belediye başkanlarının yerel oy hakkını savunmaya başladığını da görüyoruz. Bu gelişmeyi de şuna bağlamak mümkün: Bir yanda sorunlar derinleşiyor ve diğer yanda çözümün ayrımcı politikalarda ısrar etmekle mümkün olmadığını söyleyenlerin haklılıkları iyice ortaya çıkıyor. Buna bağlı olarak
3- 2005’te kurulan hükümetin anlaşmasında, yerel seçim hakkının tanınmasının koşullarının incelenmesi yönünde bir madde bulunuyor. Bugüne kadar bu konuda somut bir adım atılmadı. Hükümetin SPD kanadı, son zamanlarda bu konuda daha yüksek ses çıkarmaya başladı. Federal Konsey’de girişim başlatıldı. SPD’nin yerel düzeyde oy hakkı konusundaki tutumuna ne diyorsunuz?
Mart 2007’de federal hükümete bir soru önergesi vererek, bu konudaki çalışmaların hangi düzeyde olduğunu sormuştum. Verilen yanıtta, çalışmaların sürdüğü ve aceleye gerek görülmediği, ayrıca ne zaman sonuçlandırılacağına dair somut bir planın olmadığı belirtilmişti. Çarşamba günkü bileşimde SPD’li Michael Hartmann, sosyal demokratların bildik tavırlarını tekrarlayarak partisinin bu hakkı savunduğunu, ancak koalisyon ortağının tutumu nedeniyle ellerinin kollarının bağlı olduğunu ifade etti. Aynı tutumu farklı konularda da gösteriyor. Göç Yasası’nda yapılan değişiklikler karşısındaki tavrı buna bir örnek. Bir yanda tabanın tepkisini ve aldığı bağlayıcı kararları gözeterek kısıtlamalara karşı çıkar görünme, diğer yanda hükümet ortağı olarak söz konusu yasa değişikliğine onay verme yolunu izlemişti.
Bilindiği gibi 1998’de kurulan ilk SPD-Yeşiller koalisyonunun hükümet protokolünde de bu yönde girişimde bulunulması kararlaştırılmıştı. Daha da geriye gidersek, 1979 yılında hükümetin SPD’li Yabancılar Danışmanı Heinz Kühn bir memorandum yayınlamış ve yerel oy hakkının verilmesini savunmuştu. Ancak görüldüğü gibi bir hakkı söylemde savunmak yetmiyor. Bu konuda samimi davranmak da bir o kadar önemli. Aradan geçen 30 yıla rağmen, ‘bu konuda aceleye gerek yok’ diyen bir hükümet ortağının samimiyetinden şüphe duyulması da haksızlık olmasa gerek. Parti tabanının ve emekçi yığınların baskısı nedeniyle işsizlik parası, asgari ücret gibi konularda manevralara başvuran, kısmi de olsa geri adım atan SPD’nin bu alanda da manevra alanı bulamaması yine toplumsal baskı ile sağlanabilir. Federal Konseyde SPD hükümetinin girişimiyle gündeme getirilmiş olmasını da bu açıdan değerlendirmek ve işi sosyal demokratların keyfiyetine bırakmamak gerekiyor.
4- Almanya 50 yıldan fazla bir süredir göç ülkesi. Ama biz daha yerel düzeyde oy hakkını tartışıyoruz? Bu geri bir talep değil mi?
Sol Parti Federal Meclis Grubu Haziran 2007’de kararlaştırdığı Uyum Konsepti’nin merkezine, göçmenlere eşit siyasal ve sosyal hak tanınması talebini yerleştirdi ve yasal eşitliğin sağlanmasını istiyor. Bu açıdan bakıldığında oy hakkının yerel düzeyle sınırlı tutulması bir geri adım olarak görülebilir. Ancak sunduğumuz önergenin gerekçe bölümünde yerel düzeydeki oy hakkını bir ilk adım olarak gördüğümüzü, orta vadede oy hakkının federal düzeyde tanınması gerektiğini vurguladık. Yani eşit hak talebimizden vazgeçmiş değiliz. Önergedeki bu sınırlamanın nedenini, şu anda kamuoyunda var olan konsensüs ile açıklayabiliriz. Ayrıca önergenin hazırlık aşamasında görüştüğümüz kuruluş ve örgütlerin de bu yönde görüş belirtmeleri etkili oldu.
5- Federal Hükümet Göç ve Uyum Müsteşarı Böhmer ve çeşitli politikacılar, yerel düzeyde oy hakkının verilmesinin Anayasa Mahkemesi’nin 1990’da aldığı bir karara dayanak gerek yok diyorlar. Çözüm olarak da göçmenlerin Alman vatandaşı olmasıyla bu sorunun çözülebileceğini söylüyorlar? Sizce de bu bir köklü çözüm mü?
Sözünü ettiğiniz karar, hukuk çevrelerinde hala tartışılıyor. Bir dizi anayasa hukukçusu, kararı farklı yorumlayarak Anayasa’nın 28. maddesi, 1. bendinin değiştirilmesiyle sorunun çözülebileceği görüşünü savunuyor. Madalyonun diğer yüzünde ise, gerek CDU/CSU’nun, gerekse SPD’nin Anayasa’yı ihtiyaç duyduklarında değiştirmekte tereddüt etmedikleri gerçeği var. 1949’dan bu yana 46 Anayasa değişikliği yapılmış ve bunun için gerekli parlamenter ço»unluklar bulunmuş. Son dönemde tartışılan Anayasa değişikliği planlarından birisi de, Federal Ordu’nun ülke içinde görevlendirilebilmesini hedefliyor. Yani görüldüğü gibi sorunun hukuksal boyutu, arkasına sığınılacak bir gerekçe olarak ileri sürülüyor.
Öte yandan ‘oy hakkı isteyen, vatandaş olsun!’ diye kestirip atanların vatandaşlı»a geçiş koşullarını giderek zorlaştırdıklarını da gözardı etmeyelim. Bu nedenle 2000 yılından bu yana vatandaşlı»a geçenlerin sayısı üçte bir geriledi. Vatandaşlı»a geçiş, elbette hukuksal eşitliğin sağlanmasının en önemli yollarından birisi. Ama kendi geçimini temin edemeyen, yeterli Almanca ö»renme olanağı sunulmamış, yıllardır işsizliğin pençesinde kıvranan bir göçmene hem ‘sen Alman vatandaşı olamazsın’ deyip, hem de ‘oy hakkı gibi en temel demokratik hakkı kullanmak için Alman olman gerek’ demek, en hafif deyimiyle ikiyüzlülüktür.
6- Bir süredir yerel düzeyde oy hakkının sağlanması konusunda yerli ve göçmen örgütleri tarafından değişik kampanyalar sürdürülüyor? Bunlar hükümetin tutumunu değiştirmede etkili bir rol oynayabilir mi? Bu kampanyalarda sizde daha önceki (1970, 80’li yıllarda, hatta 90’lı) yıllarda yürütülen kampanyalara göre bir farklılık olmalı mı?
Ben sadece etkili olmayacağını, bu hakkın kazanılmasının tek yolunun bu baskıdan geçtiğini düşünüyorum. Biraz önce de belirttiğim gibi bugün partilerin bu konudaki yaklaşımları sadece meclis dışından gelecek etki ile değişebilir. Bu konuda bazı kampanyalar başladı. Ben de gücüm oranında bu kampanyaların başlamasına katkıda bulundum ve yaygınlaşması için elimden gelen desteği sunmaya devam edeceğim.