Siyasete girmek milletvekili seçilmek değil, mücadeleye katılmaktır

1 Almanya Basbakanı Angela Merkel Limburg’ta yaptığı konuşma’da Vatandaşlık testlerinin ülke genelinde standart hale getirilmesini gerektiğini ifade etti. Başbakanın tutumunu değerlendirirmisiniz ? bu konuda siz ne düşünüyorsunuz ?

Eger Almanya’daki vatandaslik yasasinda bir degisiklik yapilacaksa bu, vatandasliga gecisi kolaylastiran bir degisiklik olmali. Almanya’da vatandasliga gecis kosullari, 2000 basinda yürürlüge giren yeni yasa ile zorlastirildi. Göcmen kökenlilerde issizlik oraninin yüzde 25’e vardigi günümüz kosullarinda vatandasliga gecmek isteyenlerden kendi gecimlerini kendilerinin temin etmelerini talep etmek büyük bir haksizlikltir. Yine ayni sekilde insanlara Almanca ögrenmek icin yeterli olanaklar sunmayan, tam tersine entegrasyon ve Almanca kurslari icin ayrilan ödeneklerde kisitlama yapan politikacilarin vatandas adaylarindan iyi derecede Almanca bilmelerini istemeye de haklari yoktur. Yeniden Türk vatandasligina gectikleri icin Alman vatandasligini kaybedenlerin icler acisi durumu da ortada.

Istatistikler, Almanya’da vatandaslik basvurularinin 2000 yilindan bu yana ücte bir oraninda azaldigini gösteriyor. Bence bugün gerekli olan, vatandasliga gecisi zorlastiran yeni engeller cikarma yerine, yukarida saydigim bu kosullari yerine getirmedigi icin vatandas olamayan milyonlarca insana bu hakki taniyacak yeni düzenlemeler yapmaktir.

2 Yine Merkel’in aynı konuşmasın’dan Türk ve yabancı ailelerin evlerinde Türkçe ve kendi dillerinde konuşmalarınıda eleştirdi.. Siz ne düşünüyorsunuz.

Insanlarin kendi dillerinde konusmalarini elestirmekten daha abes birsey olamaz. Bu elbette su gercegi gölgelemiyor: Yillardir bu ülkeye yerlestigimiz, bu toplumun bir parcasi haline geldigimiz gercegi tekrarlaniyor. Eger bu toplumun bir parcasi haline geldiysek, burada dogan ücüncü ve dördüncü kusak gencler Almanya’yi anne-babalarinin, dedelerinin-ninelerinin geldigi Türkiye’den daha iyi taniyorlarsa ve artik kendi vatanlari olarak görmeye basladilarsa, bu ülkenin diline de hakim olmalilar. Egitimde, is yasaminda basarili olmamiz, toplumsal, siyasal ve kültürel yasama katilabilmemiz icin Almancayi iyi bilmeliyiz.

Ancak bu konuda eksiklikler varsa, bunun sorumlulugunu da bu insanlara yükleyemeyiz. Eger siz insanlara Almanca ögrenmeleri icin yeterli olanaklar sunmazsaniz, egitimdeki firsat esitsizligi nedeniyle göcmen cocuklarinin büyük bölümünü “Sonderschule”lere ve egitim düzeyi düsük diger okullara gönderirseniz, yeterli Almanca bilmiyorlar diye sikayette bulunma hakkiniz da olmaz.

3. Büyük koalisyonun geleceği ve geldiği son durumu değerlendirirmisiniz ? Hessen eyaleti içişleri bakanı geçtiğimiz günlerde Zaman Gazetesi merkezini ziyaretin’de ‘Büyük koalisyon partileri seçimi kazanacaklarını anladıkları an koalisyonu bozup seçime giderler’ dedi. Siz ne düşünüyorsunuz?

Büyük koalisyon dört aydir hükümette. Bu sürede fazla bir ayriliga düsmeden, tartisma yaratmadan islerini yürüttüler; deyim yerindeyse gül gibi gecinip gidiyorlar. Bu durum da su gercegi bir kez daha dogruladi: SPD ve Birlik partilerinin izledikleri politikanin özünde aslinda büyük bir fark yok. Biz Sol Parti olarak secim öncesinde, sürekli Almanya’nin yillardir resmiyette bu ismi tasimasa da bir büyük koalisyon tarafindan yönetildigine isaret ediyorduk. Hartz 4, Ajanda 2010, ya da Göc Yasasi gibi bircok konuda SPD-Yesiller döneminde cikarilan yasalarin hemen hepsi, Hiristiyan Birlik Partileri ile FDP’nin destegi de alinarak cikarilmisti. Bugün yasanan, bu gayriresmi büyük koalisyona resmiyet kazandirilmasidir. Secim öncesinde birbirinden 180 derece farkli söylemleri olan SPD ile CDU/CSU hemen her konuda anlasiyor. Katma Deger Vergisine yapilan zam, emeklilik yasinin 67’ye cikarilmasi, Hartz 4’ün sertlestirilmesi, Alman ordusunun baska ülkelelerde görevlendirilmesi gibi bircok konuda anlasmaya vardilar. Bu yüzden ben koalisyonun dört yil dayanmayacagi tahminlerini gercekci bulmuyorum.

4. Türklerin siyasete girmelerini nasıl buluyorsunuz ? bu konuda siyasete girecek olan Türklere neler söylemek istersiniz ?

Bizde siyasete girme deyince önce akla gelen, bir partiye girip yönetici kademelerinde calismak, meclislere girmek oluyor. Ben elbette insanlarimizin kendi cikarlarini temsil ettiklerine inandiklari partilere girip buralarda calisma yürütmelerinden yanayim. Ama siyaset sadece partilerde yapilmiyor ki. Sendikalara üye olup buralarda daha iyi calisma kosullari icin mücadele etmek de, okul aile birliklerinde cocuklarimizin daha iyi kosullarda egitim hakkini savunmak da, ögrenci temsilciliklerinde yer alip üniversite harclarina karsi calismak da siyaset yapmaktir. Ortak sorunlara karsi ve ortak taleplerimiz icin göcmen-Alman, Müslüman-Hiristiyan, genc-yasli, kadin-erkek demeden sosyal hak gasplarina karsi, daha iyi bir gelecek icin mücadele etmek, bence siyasete atilmanin en iyi yoludur.

5. Baden – Württemberg eyaletinde devam eden grevler konusundaki değerlendirmenizi alabilirmiyim?

Bu grev, biraz önce belirttigim anlamda siyaset yapmanin en güzel örneklerinden birisi. Siyasi partilerin ve hükümetlerin kamudaki haftalik calisma sürelerinin uzatilmasi planlarina karsi verilen bir cevap. Bildiginiz gibi grev, Baden-Württemberg sinirlarini da asarak, dönem dönem 10 eyaleti kapsayan bir tazda genisledi. Bu grev iddia edildigi gibi, sadece günde 18 dakika daha fazla calismamak icin inatlasmanin bir sonucu degil. Issizligin aylardir 5 milyon sinirinin üzerinde seyrettigi günümüzde issizlikle mücadelenin haftalik calisma sürelerinin uzatilarak gerceklestirilemeyecegi gercegi savunuluyor burada. Bu grev ayni zamanda, bir yanda zenginlerin kasalarina vergi hediyeleriyle yüzmilyonlarca Euro akitilirken, bunun bedelinin dargelirliye ödetilmek istenmesine karsi cikisin ifadesi.

Sol Parti olarak defalarca ver.di sendikasinin bu grevini destekledigimizi ifade ettik. Hak arama mücadelesi verenlerin yaninda olmaya bundan sonra da devam edecegiz.

6. Son olarak Almanya’nın ekonomik gidişini ve işyerlerinin Başka ülkelere gitmesini nasıl değerlendiriyorsunuz ?

Ilk basta Almanya’nin ekonomik durumunun iddia edildigi gibi kötü olmadigini vurgulamak istiyorum. Bu ülke yillardir ihracatta dünya birinciligini kimseye kaptirmiyor. Borsadaki 30 büyük sirketin karlari, son iki yilda iki kat artmis. Yapilan hesaplamalar, birikimlerin tutarinin 4.000 milyar euroyu buldugunu gösteriyor. Ancak bu servetin yarisi, nüfusun yüzde birinin elinde. Yani bugün asil sorun, servetin adil bir sekilde dagitilmamasi. Zenginle yoksul arasindaki ucurum giderek derinlesiyor. Servet sahiplerinin ödedigi vergiye yüzde bes oraninda zam yapilsa, devletin vergi geliri yilda yüz milyar euro artacak.

Ama hepimizin bildigi gibi bu yol izlenmiyor. Tersine sosyal harcamalar, egitim, saglik gibi alanlarda yatirimlar kisitlaniyor, dargelirlinin cebindeki son kurusu da alinmak isteniyor. Fabrikalarin ucuz isgücünün bulundugu baska ülkelere tasinmasi da ayni durumun ifadesi. Fabrikasinin kapisina kilit vuran, iscisini sokaga atip karlarini borsada spekülasyon icin harcayan isletme sahipleri, bunun karsiliginda bir de vegi kolayliklariyla ödüllendiriliyorlar. Bütün bu uygulamalara karsi cikmak gerekiyor. Sosyal adaletin saglandigi, alinteri dökenlerin emeklerinin karsiligini aldigi bir düzen icin caba sarfetmek gerekiyor.