Türkiye gezilerinin değerlendirmesi

Almanya Federal Meclisi Türk-Alman Parlamentolararasi Dostluk Grubu’nun üyelerinden olusan bir heyet, 1-5 Nisan 2007 tarihleri arasinda Istanbul ve Ankara’ya bir ziyaret gerceklestirdi. Istanbul’da medya ve sivil toplum kuruluslarinin temsilcileriyle yapilan görüsmelerin yanisira, heyet Ankara’da da hükümet ve siyasi parti temsilcileriyle bir dizi görüsme gerceklestirildi. Heyet üyeleri, TBMM Baskani Bülent Arinc, TBMM Türk-Alman Dostluk Grubu Baskani Yasar Yakis, Basbakan Recep Tayyip Erdogan, Milli Egitim Bakani Hüseyin Celik, Devlet Bakani Nimet Cubukcu ve Milli Savunma Bakani Vecdi Gönül ile CHP’li vekillerle görüstü. 24 Subat tarihinde, Disisleri Bakani Abdullah Gül’ün daveti üzerine gerceklesen Avrupa’daki Türkiye kökenli parlamenterler bulusmasinda oldugu gibi, bu görüsmelerde de Almanya’daki Türkiye kökenli göcmenlerin sorunlarini ve taleplerini bu görüsmelerde dile getirdim.

Almanya’da yasayan yaklasik 3 milyon Türkiye kökenli göcmeni de yakindan ilgilendiren bir dizi yasa degisikliginin planlandigi günümüz kosullarinda bu görüsmeler daha da büyük bir önem kazanmisti. Cünkü Almanya bir yanda Göc Yasasi’nda degisikliklere gidip, evlilik yoluyla aile birlesimlerine Almanca bilme kosulunu getirmeye hazirlanirken, diger yanda aylardir Türk hükümetinin de bu planlara destek sundugunu aciklamaktaydi. Öte yandan gectigimiz haftalarda hükümete yönelttigim bir soru önergesinde „islami holdingler“ tarafindan dolandirilan magdurlarin durumunu ele almistim. Konunun Türk hükümetini ilgilendiren bir boyutu oldugu icin, görüsmelerde bu konuyu dile getirme olanagini da buldum. Kamuoyunu bu konularda elde ettigim sonuclar hakkinda bilgilendirmek icin bu kisa degerlendirmeyi sizinle paylasmak istiyorum:

Federal Hükümet, Göc Yasasi’nda planladigi degisiklikleri 28 Mart tarihinde kamuoyuna acikladi. Vatandaslik ve göc hukukunda bir dizi sertlestirmeyi iceren degisiklikler büyük tepki topladi. Özellikle evlilik yoluyla gerceklestirilen aile birlesimlerini kisitlayan degisiklikler haftalardir tartisiliyor. Evlilik yasini 18’le sinirlayan ve aile birlesimini Almanca bilme kosuluna baglayan bu yasa degisikligi, hükümet ortaklari tarafindan „zorla evlendirmeleri engelleme“ ve „entegrasyonu tesvik etme“ gibi masumane gerekceler arkasinda saklanarak pazarlanmaya calisildi. Sosyal demokratlar ve Hiristiyan Birlik Partileri öte yandan aylardir yaptiklari aciklamalarda, „bu planlarimiz Türk hükümetinin önerileri dogrultusunda ve destegiyle gündeme geldi“ iddialarini sürekli tekrarladi.

Federal Hükümetin uyumdan sorumlu Devlet Bakani Maria Böhmer bu iddiayi ilk kez 26 Ekim 2006 tarihinde ortaya atmisti. Bunun üzerine Böhmer’e 8 Kasim 2006 tarihli bir soru önergesi vererek, iki ülke arasindaki görüsmelerde konunun nasil ele alindigini, hangi kararlarin alindigini sordum. Böhmer ise, kendisinin ve basbakan Merkel’in Türkiye ve Almanya’da yaptiklari görüsmelerde Türk tarafinin böylesi bir uygulamayi desktekledigini belirttigini, Almanca kurslari sunmak icin hazirliklar baslattigini ifade etti. 24 Subat’taki Ankara bulusmasinda Disisleri Bakani Gül’e, göcmenlerin haklarini kisitlayan bu yasa degisikligine neden böylesi bir destek sundugunu sordugumda, Türk hükümetinin böylesi bir destek sözü vermedigi yanitini aldim. Ardindan 7 Mart 2007’de Böhmer’e bir soru önergesi daha vererek, iki hükümetin aciklamalari arasindaki celiskilere aciklik getirmesini talep ettim. Böhmer hükümet adina verdigi yanitta bir kez daha, Milli Egitim Bakani Celik’in kisa bir süre önce Türk hükümetinin buradaki yasa degisikligi planlarina destek verdigini ilan ettigini ileri sürdü. Bunun üzerine Basbakan Erdogan, Disisleri Bakani Gül, Milli Egitim Bakani Celik ve Devlet Bakani Cubukcu’ya birer mektup yazarak, konuya aciklik getirmelerini istedim. Ayni istegi, Devlet Bakani Cubukcu ve Milli Egitim Bakani Celik ile Ankara’da yaptigim görüsmelerde de dile getirdim ve Türk Hükümetinin böylesi bir desteginin ve yaklasiminin söz konusu olmadigi yanitini aldim.

Öte yandan Göc Yasasi’nda yapilmak istenen degisikliklerin Ekim ayinda ilk kez ortaya cikmadigini bir kez daha hatirlamakta da yarar var. Icisleri Bakani gectigimiz yilin basinda bu hazirliklarini baslatmis ve yasa degisikliklerini hazirlamasi icin bir komisyon görevlendirmisti. Bunun üzerine hazirladigim bir dizi soru önergesiyle ve bilgilendirme calismalariyla kamuoyunun dikkatini bu hazirliklara cekmek icin caba icinde oldum. Her ne kadar ayrintilarinin önemli bir bölümü bir yil önce kamuyona aciklanmis olsa da, bu planlar uyum zirvesi cercevesinde sürdürülen tartismalarin gölgesinde kalmaktan kurtulamamisti.

Konuyu bu sekilde ayrintili aktarmamin nedeni, Federal Hükümetin kamuoyuna dogru bilgi vermedigini süpheye yer vermeyecek sekilde gözler önüne sermekti. Acikca görülüyor ki; Federal Hükümet ayrimci yasalari uygulayabilmek icin kamuoyunu yanlis bilgilendirmekten dahi kacinmiyor. Muhataplarinin, “böyle bir aciklamada bulunmadik” dedigi bir konuda, Federal Hükümetin ayni aciklamada israr etmesi nasil aciklanabilir? Bu soruya verilebilecek kuvvetle muhtemel yanit, planlanan yasa degisikliklerine karsi Türkiye kökenli göcmenler cephesinde genis bir tepkiyi bastan engelleme düsüncesi olabilir. Bu durumda Federal Hükümet, “Türk hükümeti de bizi destekliyor dersek, Türkiye kökenli göcmenler bu degisiklige karsi cikmaz” diye mi düsünüyor acaba? Eger öyleyse, onlari hala bu toplumun bir parcasi olarak görmedigini aciktan itiraf etmis olmuyor mu?

Onun disindaki tek ihtimal ise, halki yaniltarak politika yapma geleneginin yeni bir örnegi ile karsi karsiya oldugumuzdur. Emeklilik, saglik, vergi politikasi gibi bircok alanda bunun örnekleriyle sikca karsilastik. Emeklilik yasinin 67’ye yükseltilmesi, katma deger vergisinin yüzde 19’a cikarilmasi, saglik reformu ile “paran kadar saglik” anlayisina gecilmesi, hafizamizi zorlamadan aklimiza gelen ilk örnekler. Verilen vaatlerin kisa sürede unutulup, secim meydanlarinda verilen sözlerin tersi bir politika izlenmesi seklinde özetleyabilecegimiz, halki yaniltma ve aldatma geleneginin yeni bir örnegi ile mi karsi karsiyayiz?

Federal Hükümet bir yandan yanlis bilgilendirme ile ayrimci politikalarini daha da sertlestirme yolunu secerken, bazen de hic bilgi vermemeyi tercih edebiliyor. Bunun örnegini de, yine gectigimiz haftalarda “islami holdinglerin” magdurlarina iliskin soru önergesine verilen yanitta gördük. Federal Hükümet, önergedeki 17 sorunun neredeyse hepsini “Bu konuda bilgi sahibi degiliz”, “Mahkemelerin, eyaletlerin, gizli servislerin yetki alanina girer” türünden kacamaklarla yanitsiz birakti. Ancak yüzbinlerce magdurun taleplerini göz önünde tutarak konunun takipcisi olmaya devam edecegimi bir kez daha aciklamak istiyorum.

Mektup, elektronik posta ve telefon yoluyla bana ulasmaya calisan cok sayida magdur, konuyu Türk Hükümetinin temsilcileriyle yaptigim görüsmelerde dile getirmemi istedi. Ben de onlarin bu talepleri dogrultusunda Basbakan Erdogan ile yapilan görüsmede holdingzedelerin magduriyetine degindim ve hükümetinin bu konuda neler yapmayi planladigini sordum. Ayni sekilde anamuhalefet partisi CHP’nin temsilcileriyle de konuyu görüsme olanagi buldum. Basbakan Erdogan’in medyaya yansiyan aciklamalarindan da görülebilecegi gibi, bu konuda “mutlaka cözüm bulunmasi gerekiyor” diyen hükümetin, ayrica bir özel ekip kurdugu aciklandi. Magdurlarin yillardir Türk hükümetine yönelik dile getirdigi, “sahipsiz birakildiklari” yönündeki elestirier ve arastirma komisyonu kurma disinda somut adim atilmamis olmasi, bu konuda planlandigi söylenen calismalara süpheye bakanlarin pek de haksiz olmadigini gösteriyor. Verilen bilgilere ragmen, ne yazik ki magduriyetleri giderme konusunda somut bir hazirligin oldugu izlenimini edinmedim.

Her konuda oldugu gibi, bu konuda da magdurlarin hak arama mücadelesinden vazgecmemeleri, haklarini sonuna kadar aramalari kacinilmazdir. Ve bütün diger konularda oldugu gibi bu konuda da, hak arama mücadelesini sürdürenlerin yaninda yer almaya devam edecegim. 1,5 yillik milletvekilligim süresince calismalarimi degisik uluslardan isci ve emekcilerin ortak özlemleri dogrultusundaki mücadelelerine katkida bulunma anlayisiyla sürdürdüm. Bu yüzden onlarin Federal Meclisteki gözü, kulagi ve dili olmaya calistim. Bu cabalarimi güclendirerek devam ettirecegimi, hem mücadelenizde, hem de sorun ve taleplerinizin dile getirilmesinde yaninizda olacagimi bir kez daha belirtmek istedim.