Yaşasın 8 Mart!

Yaşadığımız ça»a birçok isim takılmıştır: „Teknoloji çağı”, “bilgi çağı”, “iletişim çağı”. Çağımızı en iyi özetleyen bir başka tanımlama ise, “soszal adaletsizlik çağı” olsa gerek. İnsanlık, tarihi boyunca sosyal adaletsizliğe ve eşitsizliklere, buna karşı mücadelelere tanık oldu. Ancak günümüzde yaşanan boyutlardaki eşitsizlikler öncekileri gölgede bırakır büyüklükte.

Birkaç örnek verelim: Dünyadaki kaynakların beşte dördü, dünya nüfusunun altıda birinin elinde. 1,3 milyar insanın günlük geliri 1 doların altında. Buna karşılık en büyük beş tekelin geliri, 182 ülkenin yillik gelirinden daha fazla.

Dünyanın en zengin ülkelerinden olan Almanya’da da durum farklı değil. Almanya’daki özel servetin tutarı 4 trilyon (bu rakamı yazmak için 4’ten sonra 12 adet sıfır kullanmanız gerekiyor) euroya ulaşıyor. Nüfusun en zengin yüzde birlik bölümü ise, bu servetin yüzde 80’ine sahip.

Bu eşitsizliklerden kadınlar daha fazla etkileniyor. Örneğin dünya çapında toplam çalışma saatinin yarıdan fazlasını kadınlar gerçekleştiriyor; buna karşılık yoksulluk sınırının altında yaşayanların yüzde 70’i kadın ve dünyadaki özel mülkiyetin sadece yüzde beşlik bölümü kadınlara ait.

Ve tabii ki bu eşitsizliklerden Almanya’daki kadınlar da daha fazla etkileniyor. Almanya’da düşük ücretli işlerde tam gün çalışanların üçte ikisi kadın. Genç, vasıfsız ve göçmen kadınların bu durumdan en fazla etkilenmesi kimseyi şaşırtmıyor. Almanya’da emekçilerin yüzde 21’i düşük ücretli işlerde çalışıyor. Mini işler ve haftalık çalışma süresinin 20 saatin altında olduğu işlerin ço»u düşük ücretli işler ve buralarda çalışanların ezici ço»unluğunu kadınlar oluşturmakta. Öte yandan kadınlara ödenen ücret, erkeklere ödenen ücretlerde yüzde 22 oranında daha düşük.

Terazinin kefeleri erkekler lehine eğilirken, bu genel eşitsizliğe bir de göçmen kökenli kadınların durumunu eklemek gerekiyor. Göçmen kadınlar, kadın olmalarının ve ço»unlukla işçi-emekçi olmalarının yanısıra bir de göçmen olmalarından dolayı eşitsizlikten fazlasıyla pay alıyorlar. Yoksulluk sınırı altında yaşayan göçmen kadınların oranı yüzde 24 (Almanlarda yüzde 8). Çocuğunu tek başına yetiştiren ve bu yüzden sosyal yardıma muhtaç olan kadınların oranı yüzde 26,3. Ilk ve orta ö»renimde göçmen kökenli kız ö»renciler daha başarılı olmalarına rağmen, meslek eğitimi ve yüksek ö»renimde erkeklerin gerisine düşüyorlar.

Hal böyleyken, bu eşitsizlikleri giderecek politikalar yerine sorunları daha da derinleştiren, yeni eşitsizliklere yol açan karar ve uygulamalara tanık oluyoruz. Nokia, BMW ve diğer örneklerde görüldüğü gibi, karlarını artırmak isteyen tekeller işçileri kapı önüne koyuyor. Buna seyirci kalan hükümet, çıkardığı yasalarla tekellere yeni vergi kıyakları sağlamayı ye»liyor. Göç ve uyum politikası alanında da durum farklı değil. Yaşanan sorunları çözmek bir yana, onları daha da derinleştiren yeni karar ve uygulamalara imza atıyor. Bunu yaparken de göçmen kadınların haklarını savunduğunu iddia ediyor. Göç yasası sertleştirilip ayrımcı politikalar derinleştirilirken, aile birleşimi Almanca bilme koşuluna bağlanırken, buna gerekçe olarak sözümona zorla evlendirmelerin veya aile içi şiddetin engellenmesi öne sürülüyor.

Sol Parti Federal Meclis Grubu olarak bu çabalara tüm gücümüzle karşı çıktık. Hükümetin ikiyüzlü politikalarını açı»a çıkarmak için çabaladık. Sosyal kısıtlamalara, ayrımcılı»a ve eşitsizliğe karşı yasa tasarıları, önergeler hazırladık. 8 Mart’ın tatil günü ilan edilmesini talep ettiğimiz önergemiz, bunun son örneğidir.

Ancak toplumsal mücadeleler olmadan çabalarımızın sonuca ulaşmasının, haklarımızı korumanın mümkün olmadığının bilincinindeyiz. Bu yüzden sendikal mücadelelerin, barış hareketinin, kadın harektinin yanında yer aldık. Ve işte bu yüzden kadını-erkeğiyle, genci-yaşlısıyla, göçmeni-yerlisiyle elele vermemiz gerekiyor. Sesimizi daha güçlü çıkarmazsak, ne eşitsizlikleri, ne de ayrımcılığı engelleyebiliriz. 8 Mart Uluslararası Emekçi Kadınlar Günü, bu birlikteliğimizi güçlendirmemiz için iyi bir fırsat sunuyor.

Kadınlar, bundan tam 150 yıl önce insanca yaşayabilmek için canları pahasına mücadele ederek bize bu günü bıraktılar. Sadece yakınmakla sorunların çözülmeyeceğini, harekete geçmek gerektiğini gösterdiler. Bu ruhla tüm kadınların toplum içinde hak ettikleri yere kavuşmaları dileğiyle kadınlar gününüzü kutluyorum.